iyilikten kastın ne olduğuna bağlı olarak anlamı farklı yerlere çekilebilecek olan önermedir. öncelikle edebiyat. bu konuyu shakespeare lerden tutunda spice girls'ün, leonard cohen'in yazdığı şarkı sözlerine kadar ele alacak olursak ingilizce'nin diğer dillerle de yoğun etkileşiminden dolayı daha geniş bir yelpazeye hitap ettiğini görürürüz. bunun en büyük sebeplerinden biri herkesin ağzına pelesenk olan "sondan eklemeli yandan çakmalı üstten hoplatmalı" olması değil cümle kurulum yapısıdır.
ingilizce'de ki cümle yapısı özne + yüklem + tümleç şeklindeyken türkçe'de özne + tümleç + yüklem dir. şimdi bunun edebiyatla ne ilgisi var diye soracak olursanız şöyle açıklayayım :
bir düşünceyi seslendirmek istediğimizde yani kafamızdan gecenleri aktarırken bizim için en önemli olan (hem anlatıcı hem dinleyici acısından) kim sorusunun cevabı olan öznedir. bu sebepten ötürü dünyanın benim duyduğum, öğrenmeye çalıştığım her dilinde cümle özneyle başlıyor (devrik cümlelerden bahsetmiyorum).
bu noktada hepimizin hemfikir olduğunu zannediyorum.
zaten problem bundan sonra başlıyor. bir dil nasıl oluşuyorsa binlerce yıl içinde bizim atalarımız için anlatımda ikinci önemli olan unsur (özneden sonra), ne zaman nerede kiminle hangi gibi soruların cevaplarını veren tümleç olmuştur. fakat ingilizce almanca ispanyolca fransızca gibi dünyanın sayıca önde giden dillerinde durum farklı. onlar kim sorusundan sonra ne yapıldığıyla daha cok ilgileniyorlar. yani; bir düşünce aktarımında özneden sonra en önemli olan şey kendi şahsi düşüncem olarak da yüklemdir.
ingilizce gibi dillerde elin adamı özneyi koyuyor yüklemi koyuyor cümlenin geri kalanında diğer öğelerle istediği sanatı cok daha geniş bir yelpazeyle aktarabiliyor. ve cok da güzel kafiye, uyak ve cümle zenginliği oluşturabiliyor. türkçede ise devrik cümleler dışında yüklemlerin çekimlerine göre uyak bulmanızdan başka cok çareniz kalmıyor. bunu ingilizcenin bir artısı olarak görüyorum.
türkçeden kalp, yürek, aşk, sevgi gibi örnekler verilirken ingilizcede de aynı yansımayla türkçede anlamını 2-3 kelimeyle anlatabileceğiniz bir sürü sözcük vardır. mesela bir "loser" kelimesini anlatmak (gercekten anlamını bilenler ne demek istediğimi anlayacaklardır "kaybeden, demektir" cevabını vermeyiniz lütfen) için film bile cekmeniz gerekebilir.
sonuc olarak en başta dediğim gibi "iyi" sıfatının değerlendirme kriterleri önemli. sonucta yabancı diller, cocukluktan beri kulağımızda olan kelimelerin yerini tutamazlar.
ek bilgi : hakkı devrim'in çevirmen eşi rahmetli gülseren devrim'in cok ilginç bir saptaması vardır. "türkçe'de ki "ş" harfinin verdiği sesi, tınıyı dünyanın hiçbir dilinde bulamazsınız. bu sebepten eserlerinizde bu harfi özellikle kullanmaya çalışınız" der.
dipnot : cok sevdiğim sözlerden biridir. bu kadar basit, bu kadar öz, bu kadar anlamlı bir sözün yabancı bir dilde karşılığının olduğunu (tam anlamını vererek) duymadım bilmiyorum. "ölüm senin adın kalleş olsun"