adı üstünde hazan.. bütün olumsuz gelen duyguların toplandığı mevsimde birden güneş açar.. hayatında hiç görmediğin rengi görürsün.. sekizinci renk beklenmedik anda ışıldar, gözlerin kamaşır.. bakmaya doyamazsın.. mevsimsiz açan çiçeklerin vahametini bildiğinden sakınırsın kendini bu renkten.. utangaçlıkla karışık yenemediğin merak duygusuyla gözlerin kapalı adım atarsın.. ama ruhunu ele geçirmiştir bir kere.. gözlerini kapatsan bile kalbinden saklayamazsın.. toprak kokusuyla karışık, sonbahar güneşiyle titretir seni.. soğuktan sıcağa girerken duyduğun hazzı yaşarsın.. için ısındığı için titrersin.. buna alışmaya çalışırsın.. yeni rengi, yedi renkten ayıran şey sonbahara yakışmayan parlaklığıdır.. bunun karşısında fazla duramazsın..olması gereken yerde, olması gereken zamanda, mevsimsiz seni yakmaya başlar yeni doğan güneş.. hazan'ın melankolisinden kurtulup umutla karışık başlangıç yaparsın.. fırından çıkmış taze ekmek kokusu gibi her sabah uyandığında seni mutlu eden o koku, yeni keşfettiğin renk, annenin kek yaptıktan sonra tencere dibinde kalan az olduğu için kekten daha tatlı gelen mucizevi karışım gibi kimseyle paylaşmak istemediğin o tat.. bütün duyu organların ona çalışmaya başlar.. onun sesini duyunca yaşadığın heyecan, kalabalıklarda bile duyduğunda ayırt edebileceğin yegane ses.. yağmurda sırılsıklam olmuş halde geldiği ilk buluşmada saçlarını yüzünden çekmek için yaptığın ilk hamlede hissettiğin ıslak, soğuktan üşümüş teni.. beş duyu organın artık onun emrindedir.. sadece onu hissederek doyar kalbin..
sonbahar yere düşen yapraklarla ölümü simgelerken sana yeni başlangıçla hayatının en güzel sürprizini yapar.. en değerli hediyesini bırakır kapına zili çalıp kaçar.. kalbin kapısının önünde dünyanın en sade hediyesini görünce anlar.. bu kez farklı.. hiç kimseye, hiçbir sese, hiç bir tene, hiçbir renge, hiç bir kokuya, hiç bir tada benzemez mucizen.. gözün hiç kimseyi ama hiç kimseyi görmez, başka seslere tahammül edemez, başka dokunuşlara, başka tatlara, başka renklere mühürlersin kalbini.. yıllarca haksızlık edip hüzünle suçladığın hazan hiç olmadığı kadar ısıtır içini.. kalbin adına nokta denilen yerde delicesine atmaya başlar.. adı nokta ama bizim hayatımızda virgül sözüyle kırmızıya dönersin, hazanın kahve sarı tonlarına tezat.. öyle sıkı sarılır ki gözlerinden yaş gelir.. sahiplenilmenin, ait olmanın, sahiplenmenin naturel duygular olduğunu sana ait olanın paylaşılmaz olduğunun sonradan öğrenilmez olduğunu anlarsın.. başka mevsimde kabul edemeyeceğin davranışları bastıramadığın heyecanla severek mutlu edebilmek için, mutlu olmak adına yaparsın..