ayrılırsınız, biter. öyle sanırsınız ya da. geçer geçer derler, geçer. öyle sanarsınız ya da. büyük bi hastalıktan kurtulmuş gibi yorgun argın çıkmışsınızdır o sancılı aşktan. sabah 6 da açılır gözler, akla hemen o düşer. uzun zaman geçer sonra, nar suyundan balmond çikolataya kadar herşey onu getirir aklınıza ara ara. kabullenmenin en doğru yol olduğunu anlar, kabullenirsiniz sonra. kabullenmek önemlidir, unutmanın mümkün olmayacağını anladığınız anda bu yola başvurursunuz, kabullenmek yokluğunu yaşamaya başlamanın ilk adımıdır.
seneler geçer sonra, eski sevgili bir 'alo' ile çıkar karşınıza. sesinde eskiyi kötü hatırlamayan bir ton vardır, garip gelir size. görüşme çabası olduğunu anlarsınız size hiç çaktırmasa bile. kıtalar arası mailleşmeler ve çok nadiren telefonlaşmalar böyle başlar, umudun en babasını verir size ama yine de aitlik kapısını asla açmaz, eşiktesinizdir. boru değil ya, onca zaman uğruna yanılmış insan lütfedip hayatınıza girmiş ve en kötüsü bıraktığı yerde bulmuştur sizi.* sonra gelir bir ilk bahar akşamı, pat diye dikilir karşınıza. sarılırsınız ömürlük bir özlemle, aynı sıkılıkta tutmasa da sizi, umursamazsınız,bunca zaman zaten ikinizi de tek başınıza sevmişssinizdir. yıllar sonra yan yana yürüdüğünüze inanamazsınız ama mesafeyi farketmişsinizdir çoktan, size başka biriymişsiniz gibi davranır o. bir kaç gün geçer, istediği zaman arar istediği zaman ulaşılamaz olur. sizse amade beklersiniz, her aradığında mutlaka müsaitsinizdir. sonra ayrılır istanbuldan, sizi son bir kez bile görmek istemeden, kötüye yormazsınız yine, öyle ya aşktan sevgiden beklenen ne varsa hepsini sadece tek insandan almaya programlanmışsınızdır, alternatifsizdir.
ne yani seni aldatsam bile beni sevecekmisin? diye saçma sapan cümlelerle ölçmeye çalışır sevginizi. benden adam olmaz, insani ne kadar özellik varsa yitirdim senden sonra, sevemedim, olmadı, sen orada * okumaya karar verdiğinde o yol ayrımına sokmuştun bizi diyip bir de üstünüze yıkar yaşanamamış herşeyi. oysa en başında, ''sen gelirsin ben gelirim bi şekilde geçer bu 5 yıl, bizi ayıracağına daha çok bağlayacak güven bana'' diye teselli veren yine kendisidir geçmişte. arada okyanusların olduğu o ülkeye gitmeye karar verdiğinde ise sizin fikrinizi zaten hiç almamıştır seneler önce...
şimdiye gelecek olursak, istanbuldan vedasız gidişi ve sizi bir daha hiç sevmeyeceğini anlamış olmanız noktayı koydurtur size de artık, dayanacak hal kalmamıştır bünyede, seneler süren bu sancı çürütmüştür içinizi. onu bir dine bağlanır gibi sevmişsinizdir, gerçek ve numunelik. o ise ne gelmiştir size ne de gitmiştir tam olarak.
varlığında bile yokluğuna alışılmış biridir eski sevgili, ilk sevgili , tek sevgili...
anlarsınız, direnci zorluklarla denenmemiş hiçbir şeyin gerçekliği doğru okunamaz, hiç değilse aşkınızın gerçekliği kanıtlanmıştır. zihniniz onu asla affetmeyecektir tüm bu muammalardan dolayı ama Allah'ın ona daha cömert davranacağını ümit ederek sonlandırısınız veda mailinizi... sonuna bır de ''hoşçakal ilk aşkım, bende kalan tek sıfatınla..'' diye bi cümle iliştirirsiniz...
ve eski sevgiliden vazgeçememek böyle bir şeydir işte, hala bir başlığın altında ondan söz edersiniz, okyanusların ötesindeyken o. ama bilirsiniz vazgeçemediğiniz kendi geçmişinizdir aslında...
(bkz: sen çok kez aşık olmuştun bense ilk, bu muydu aramızda ki tek eşitsizlik.)