bir gün bir kültür sanat dergisinden "Cüneyt Arkın filmlerini ti'ye alan bir çizgi hikaye çizer misin?" diye teklif geldi. tamam dedim, ön hazırlık için Cüneyt Arkın'ı araştırayım dedim. google amca, giovanni Scognamillo'nun yazıları, Arkın'ın kendi hayatını anlattığı "fakir gencin hikayesi" kitabı, sayısız belgesel, sayısız röportaj...
sonunda kendimi cüneyt arkın hayranı bir sinemasever olarak buldum ve dergiye 4 sayfa cüneyt arkın'a saygı duruşu babında bir çizgi-biyografi gönderdim. muhtemelen "lan biz sana taşak geç dedik sen ne çizmişsin" deyip reddedecekler diye düşünüyordum. ama noktasına virgülüne dokunmadan yolladığım biyografiyi bastılar.
peki ben nasıl taşak geçeyim diye oturup bir kaç gün araştırma sonunda bu adama hayranlık duyarak kalktım çalışma masamdan?
1. cüneyt arkın, fakir bir köylü çocuğu olarak köyde doğuyor. köylülüğünden gururla bahsediyor. ablasını bir hastalıktan dolayı kaybediyorlar ve çocuk yaşta doktor olmayı kafaya koyuyor.
2. lise çağında tek başına istanbul'a gelmeyi göze alıyor. hayata tutunabilmek için inşaat işçiliğinden yaşlı bakıcılığına her işi yapıyor, hamalların kaldığı hostel tarzı yerlerde yaşıyor. buna rağmen cerrahpaşa tıp'ın sınavına girip 3. oluyor ve tıp eğitimine başlıyor.
3. askerliğini yedek subay doktor olarak eskişehir'de yaparken düzgün tipi ile yönetmen halit refiğ'in dikkatini çekiyor, rol teklif ediyor kendisine. ancak kışla dışında görev veriliyor, çekimlere katılamıyor.
4. "ya ben artis olacak adamım ne işim var doktorlukla demiyor, gidip anadolu'nun çeşitli yerlerinde doktorluk mesleğini de icra ediyor. "direkt popoya iğne yaptığımı hatırlamıyorum, hep şalvar üstünden iğne yaptım. hele ters gelen bir bebek yüzünden sıkıntılı bir anneye yardım etmeye kalktım, tüfekle kadının başında bekleyip beni kadına yaklaştırmadılar. hem kadın hem çocuk öldü" diye bir anısını anlatırken, cehalete ve toplumun bilinçsizliğine karşıtlığı ortaya çıkıyor.
5. oyunculuğa geçişinde de belki bir metod oyuncusu olamasa da, mesleği öğrenmek için gerekli arge çalışmaları yapıyor. mesela vurdulu kırdılı filmler revaçta olunca, vurdulu kırdılı filmlerde oynamak için yapımcılarla görüşüyor. yapımıcılar "sen ancak romantik aşk filmlerinde oynarsın briyantinli saçlarla olmaz bu iş" diye reddediliyor. cüneyt abimiz madem öyle deyip, 6 yıl karate eğitimi alıyor. siyah kuşak karateci oluyor hem de 10.dan olan en üst seviyede öğreniyor. bununla yetinmiyor, medrano sirki'ne gidip para almaksızın, orada çalışanların ayak işlerini yapmayı kabul edip, bu sirkte 2 yıl kadar akrobasi öğreniyor. o da yetmiyor, kazak atlı sirkine katılıp atla akrobasi çalışıyor 6 ay. öğrendiklerini sinemaya uyguluyor.
6. filmleri ülkemiz kadar yurtdışında da yankı buluyor. yani sanmayın sadece belli bir dönem türkiye'yi etkiledi, adamın baya baya filmleri avrupa'da "joseph arkin", "lee arkin", "david arkin" gibi isimlerle yayınlanıyor. iran'da "fahreddin" adı ile günde 4-5 filmi dönüyor sinemalarda.
7. james bond için teklif geliyor. daha sonra bond'un yapımcısı yahudi harry saltzman, cüneyt'in türk ve müslüman olduğunu farkedip teklifi geri çekiyor. medyaya da "ingilizce bilmiyor o yüzden teklifi geri aldık" diye yansıtıyorlar. rolü roger moore kapıyor.
8. alkolizme batıyor reis, ama en pis hali ile. bir gün eşi betül arkın, cüneyt'in alkollü olarak eve gelişini ve evdeki davranışlarını kameraya kaydediyor ve ayıldığında cüneyt'e izletiyor. cüneyt o gün içkiye tövbe edip hayatını gençleri alkol ve uyuşturucuya karşı mücadele etmeleri için örgütlemeye adıyor.
9. yurtdışından ithal edilen kamera filmleri çok pahalı olduğu için, onun döneminde filmlerde tehlikeli sahneler provasız tek seferde çekilmek zorunda kalınıyordu. defalarca sakatlık yaşadı, sağ eli bileğinden koptu, tekrar dikildi, belinden sakatlanıp felç olma riski yaşadı.
10. filmlerinde dövdüğü figüranlarla yakın dost oldu. halen hayatta olanlarla sık sık görüşüyor. hatta bu figüranlardan birisinin bir röportajını izledim, adam diyor ki, "dövüş sahnelerinin koreografilerini cüneyt abi'nin levent'de bahçeli bir evi vardı, onun bahçesinde çalışırdık" şu hareket bile cüneyt arkın'ın mesleğine ve meslektaşlarına saygısını, özverisini gösterir.
daha çok madde var sayabileceğim ama o zaman bu entri o kadar uzar ki, bitmez, ben de o yüzden o dergide yaptığım gibi kısaca keseyim. özetlemem gerekirse, cüneyt arkın, yaşayan bir kültür-sanat efsanesidir, değeri bilinmelidir.