Her sene halamları ziyaret ederdik küçükken. Halamlar köyde yaşıyorlardı ve tavşanları vardı. Her sene severdik, beslerdik. Yine bir ziyaret günü sofralar kuruldu, yenildi içildi, gırgır şamata, özlem derken sıra tavşanları sevmeye geldi. Kuzenlerimle indik kümesin olduğu yere kuzenime hadi tavşanları besleyelim dedim. Dedi ki tavşanları az önce yediniz.
Bağırarak ağladığımı hatırlıyorum. Artık nasıl susturdular nasıl avuttular tavşan kulaklı yüreğimi bilmiyorum.
O gün bugündür ne zaman tavşan görsem içim acır. Çok ilginç gelir bu bana. Sonuçta inek de besledim kuzu da sonra bir güzel de yedim onları ama tavşan çok başka. Sanırım çocukken yaşadığım bu hayal kırıklığı minik tavşan kulaklı kalbimde bir yara açtı. Tavşan görmek beni çok üzer. :( Ve tavşan eti olan sofraya asla oturmam.