ilhan berk

entry262 galeri
    57.
  1. oktay rıfat öldüğünde "dünya güzeli bir adamdı" diyen, şair idi. saint antoine'nin güvercinlerine şiir yazan. "hangi boşluklara mısra düşerse: ozan."
    sözcük çok önemli derdi, o. türk şiirinin gece dürbünü. her şaire yakın ama bir o kadar da uzak. başkası dedi "bir yeryüzü şairi" diye. ekledim; hem de ikinci yepyeni. "dilin, kıl damarlarına sokulmak istiyorum, belirsizliklerine sokulmak istiyorum" dedi. "şiiri ararken ben; tabii ki dille birlikte bazen öyle istiyorum ki büyük bir sessizliğin içinden şiiri yakalayım, dil orada sıfıra inecek, görünmeyecek ama izlerini görüyorum. bir şairin görevidir dille oynamak. yoksa şiiri büyüyemez" diye ekledi. hep taklitten uzak. etki var ama bildiğin şekilde ilerlemeyen. yeni izlekler, yeni olanaklar, devamlı yenilik. durmamak. hiç bitmez ya devam etti "bakıyorum, bir şiirim bitmiş. tabii bekletiyorum bunu uzun süre üzerinde yine de oynamalar olabiliyor, sonra bir daha bakıyorum üzerinden üç ay geçiyor o bitmemiş dediğim şiirin bittiğini görüyorum bazen tam tersi de olabiliyor. şiir aslında canlı bir madde benim için. onu böyle tarif etmek isterim" nasıl istersen. dediklerin demediklerin. dinleriz.
    bana dizenin değişim kaldıracı olan ses kakışmasını "sen" öğrettin. sonra yine, evet, susturdun çünkü devam ettin, gerekliydin. "her şairin bir tragedyası vardır. şiir yazılmaya başlıyor bir yerde şiire karışıyorsunuz ama bir yer var ki şiirin kendisinin konuşmaya başladığının hissediyor bırakıyorsunuz, yani usla şiiri birleştirmeyi büyük bir yanlışlık olarak görüyorum akılla şiirin birlikte gideceğini düşünmek bana çok acayip geliyor." onun serüveni demek türk şiirinin serüveni demek. demek ki parlak demek ki berrak. seksenli yıllardaki griliğine inat. sonra su var. akan. "suyu gördüm/ su her yerde su/ su allah'ın yüzünü görmüştür/ su kunt/ su erdem/ su dişi/ su ki cengiz han soyundandır." ikinci yeni beşinci çizgisinde, devam etmekte-idi.
    "bizim yerimiz, şairlerin yeri, bilinçaltı denilen bir yerdir. şairlerin yeri bilinçaltıdır ve bütün şiirleri orada kurulmuştur, orda yaşarlar. freud ne zaman bilinçaltına inse bir şairin kendisinden önce geçtiğini görüyor. biz işte böyle bir yerin adamlarıyız. benim tragedyam da kendimden kurtulamam yani barışık değilim kendimle. zaten hiç olmadım yani ben rahat bir adam olmak isterdim, onun için kimsenin şiirle uğraşmasını istemem, bir vebadır şiir, aslında."

    "şair yalnızca işiyle yani şiirle ilgilendiğinden tutulacak yeri yok yani. şiir işte tanımı da çok zor. inciri biliyorum ama şiiri bilmiyorum demiştir, françis ponge. biz şairlerin aradığı bir şey, şiir. aslından olmayan bir şiiri arıyorum." sen aslında olmayan bir şiir ararken olmuşlardan şiir yapmaya çalışan ben. ve dünya ne kadar büyük ilk anlıyorum değil son cümlem, kelimem eksildi ilk anlıyorum. risk almak. hep değişerek hep yeni yönlere giderek hep gelişerek, yeni alanlar keşfederek yaşamak. öğret. "doğrusu ben kendi yaşamıma baktığımda şunu görüyorum her kitap şairin cesetidir orda onu bitirip atar ikinci kitap derken üçüncü kitap, dördüncü, beşinci kitabı hepsi birer yaşama biçimleridir. şiir yaşamadır derler yaşamanın önemini öne alırlar. benim için uzak, oysa. şiir çok okumakla öğrenilendir tüm hayatını ona vereceksin yaşamaktan gelenler tabii ki şaire bir şeyler kazandırır ama "yaşamak" kelimesi çok havada kalan bir laftır." şiire istediği gerçeği vermek bir zorunluluk. her şeyi yıkıp bambaşka bir şiire geçmek, evrenler, kenanlar, devrimler, hepsi ama hepsi hareket demek, biraz "o". sonra bir sır verir gibi "bize" yaklaştın mikrofona, ellerin yaşlı, ellerin orhan pamuk'un devamlı devinimli ellerinden uzak, benden uzak, herkesten. "yalnız, ben galiba böyle doğduğumu biliyorum bunu çekmek zorunda olduğumu biliyorum. çünkü bunun dışında bir şey beni ilgilendirmiyor. kendime dünyada yaşamayı öğretemedim yani dünyayla aramda çok büyük şeyler var, sıkıntılar var herhangi bir insan gibi olamıyorum. sokağa çıktığım zaman sokağa bakıyorum boyuna. yazmak için yahut geçen kadının yüzü beni ilgilendiriyor rahatça sokakta dolaşamıyorum. cehennem dediğim böyle bir olay." bitiyor, bitiyorsun, hiç bitmez ya belleğim şaşırtıcı derecede atlas kaplanıyor, güneşi yakanların selamında sonra atlas kanıyor kime.

    ilhan berk de böyle bir olay-dı. bir pazar özlencesi.
    0 ...