mustafa kemal'in, genç türkiye cumhuriyeti'nde gerçekleştirdiği devrimler içerisinde; belki de en yerinde olan ve en kabul görenidir.
türkiye cumhuriyeti'nin; ağustos 1928'de tanıştığı ve kasım 1928'de bir yasa ile resmileştirdiği yeni abc'si, zamanın bir çok edebiyatçı ve aydını tarafından yerden yere vurulsa da yüzlerce yıllık bir dil alışkanlığının 10-15 yıllık bir süreç içerisinde kademeli olarak terk edilebilmesi ve 80 yıl sonra bugün, yeni nesillerin; bırakınız eski alfabe'yi, osmanlıca sözcüklere dahi aşina olmaması, harf devrimi'nin amacına ulaşmış olduğunun en güzel göstergesidir.
konuyu biraz daha derinlemesine incelediğimizde, mustafa kemal'in amacını çok daha iyi anlıyabiliyoruz aslında... o da şudur! ki: genç türkiye cumhuriyetini; arap, fars ve osmanlı etkilerinden, dolayısı ile bir anlamda; tarihinden koparıp, harfleri, sanatı ve bilimi ile topyekun batıya yöneltmek...
bu, şüphesiz ki kolay olmayacaktır zira, günümüzde dahi özellikle yasalarımız olmak üzere, resmi kurumlarımızın tüzük ve yönetmeliklerinde halen, genç neslin anlamakta güçlük çektiği ağdalı bir osmanlıca hakimdir. geçen 80 yıllık dönemde, mustafa kemal'in harf değişiminde başlattığı atılımın hızı, dilin türkçeleştirilmesi ve özellikle, arapça ve farsça kelimelere türkçe karşılıklar bulunması konusunda, bilimsel çalışmalar için görevlendirilen tdk'nun, siyasi iktidarların etkisinde kalması sonucu, oldukça kesilmiştir. bununla birlikte, harf devrimi'nin başladığı günden bu güne alınan yol da azımsanamaz.
ünlü şair ve yazar atilla ilhan harf devrimi hakkında şöyle diyor;
" dil meselesi gazi'nin yanlış yaptığı iki işten biridir. ancak, o müthiş gerçekçiliğiyle daha sonra yanlıştan dönmüştür. fakat sonra gelenler sanki o bu işten vazgeçmemiş gibi kaldığı yerden devam ettiler.
batılı çocuklar kendi dillerinden 16. yüzyılda yazılmış bir eseri okuyup anlıyor, ben bile 16. yüzyılda yazılmış fransızca bir eseri okuyup anlıyorum. ama kendi dilimden divan edebiyatını anlayamıyorum. milli eğitim bakanlığı'ndan gelip;
diye sordular. onlara da söyledim. osmanlıca bütün liselerde mecburi ders olarak okutulmalı. arapça ve farsça'da ihtiyari olarak okutulmalı. eğer bu yapılmazsa, 20 yıl sonra türkler geçmişlerinden hiçbir şey okuyamayacak hale gelecekler. ve türkiye ya türkiye olacak ya bitecek. "
gerek, mustafa kemal'in sonraları pişman olduğu konusunda;(zira, sağlığının iyiden iyiye bozulduğu, hiç kimseyle görüşmediği dönemlerde dahi, tdk yetkililerinden; yapılan çalışmalarla ilgili haftalık rapolar aldığı bilinmektedir.)
buna ilaveten;
anayasa madde 134:
" Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak amacıyla; Atatürk'ün manevi himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı... ...Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu için Atatürk'ün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler saklı olup kendilerine tahsis edilir. "
ve gerekse, liselerde; arapça ve farsça'nın zorunlu olarak okutulması konusunda;
- günümüzde, sekseni aşkın üniversitede konu ile ilgili bir çok bölüm bulunmaktadır. merak eden, gider ve öğrenir. liselerde öğretilen; 'mef'ulü mefailü mefailü failün' kalıplarının dahi son derece gereksiz detaylar ve genç beyinlere, anlamsız bilgi yüklemeleri olduğunu düşünenlerdenim.