ancak acıklı olan; tespitin komiklğinde değil, bir kadının yaptığı herşeyi bizatihi geçmişiyle ilişkilendiren zihniyetten beslenmesindedir. "kadın geçmişinden, erkek ise tüm hayatından müteşekkildir" diye darb-ı mesel ağırlığında sözler de var misalen, alakalı. aç oku.
bir ideolojiyi böylesi gerzekçe temellendirme çalışmaları, çok önemli nüansları gözden kaçırır. hayata topyekün freudyen yaklaşmak, kişiyi pasif kılar. hele ki kadın söz konusu olduğunda, bunun iyi niyetli bir düşünme kanalı olduğunu belirtebilmek ne derece mümkün, bilemiyorum.
feminizmin çarpıtılmış halinden bahsetmiyorum tabi, şahsen feminist de değilim. ama el insaf yahu:
-hoşlandığı erkekler yüz vermemiş, o da lezbiyen doğasını keşfetmiş şekerim.
-babası hep ilgisizmiş, o da feminist saflara katılmış 1980'lerde...
-işyerinde tacize uğramış, o da mobbing karşıtı feminist derneklere üye olmuş...bik bik zik zik...
yalnızca kendi uğradığım haksızlıklar için mücadele edersem, benim değerim nedir ki?
eğer yalnızca geçmişte yaşadıklarım beni şekillendiriyorsa, insanoğlu olarak akıldan izandan üretmekten bu derece yoksun, bu derece pasif varlıklarsak eğer; yalnızca ezikliklerim ve hayal kırıklıklarım doğrultusunda davranmalıyım o zaman, okuduğum, yazdığımın, tartıştığımın ne önemi var ki?
"hasta" olarak yaftalanırım sadece. hepsi bu.
edit: gayet feministim artık, neden o zamanlar böyle yazdıysam...