Benim için oldukça zorlayıcı geçmiş hadisedir. Genellikle takıldığım arkadaşlarım pek gezmeyi sevmezler işlerinde güçlerinde insanlardır. Bi istisna hariç,baya boş bir arkadaşım vardı ta bebekken komşu çocuklarıymışızda yıllar sonra annemler biraraya gelince yeniden tanıştık. Hayatta hiç bir amacı olmayan züğürtün tekiydi ama gezmeyi benim gibi severdi. Biz bu arkadaşla normalde görüşmezdik farklı şehirlerde yaşadığımız için internetten arada yaşıyo mu diye birbirimizi kontrol ederdik. Sadece gezmeden gezmeye buluşurduk. Beraber gittik bi çok yere antalya,kars,eskişehir.. nereye gittiysek hep bi kavga çıktı hır çıktı gürültü çıktı. Genelde haklı olup alttan alan ben oldum derken deli kafam attı yeter lan bir değil iki değil seni mi çekicem memleketin bilimum köşesinde sevgilimi bu kadar çekmedim ben diyip ortaklığımızı bitirdim bu arkadaşla.
Sonra işler güçler derken iyice bir bunaltı bastı yıllık gezme rutinimi gerçekleştirmem gerektiğini fark ettim ama tek başıma biyerlere gitmeyede çekiniyorum. Öyle arabayla felan gitsem umrumda olmazda genelde çok ilkel yöntemlerle gezip tozuyorum (saatlerce yürümek,duran olursa otostop,trenden gece yarısı inmek,çadırda konaklamak,çadırı kuracak alan bulamayınca parkta bahçede uyuklamak,park bahçe tekin değilse uyumamak sabaha kadar zombi olmak) tek başıma yaparmıyım edermiyim derken çıkı verdim yola.
Maceramım ilerleyen bölümlerinde bilmediğim bir ege ilçesinde yüzerken manzara eşlik eden çok güzel görünen pekte uzak olmadığını düşündüğüm dağa çıkmaya niyetlendim. Bu kararın akabinden 3 saat sonra kendimi dağın başında pek az haneli bi köyün yabancıları hoş karşılamadığı yerlilerinin içinde buldum. Zirve sandığımdan uzaktı,köyde kalamazdım ilçeye tekrar dönmeye çalışırken başı boş köpeklerce saldırıya uğrayıp tırmanacak bir ağaç bile bulamayınca ayaklarım bi tarafıma vura vura bayır aşşağı koşarken bunu bir daha tekrarlamayacağıma yemin ediyordum.