ya bak çoktandır unutmuştum yine aklıma geldi, yine utandım.
benim doğup büyüdüğüm yer ufak bir tatil yöresidir. yazın istanbul’dan falan yerli turistler gelirdi, kalabalık olurdu ortam.
yaş 14 falan. bir kız gelmiş köye istanbul’dan ama böyle bir güzellik yok! denize gerek yok gözlerine bakmak yetiyor. öyle bir güzellik. 14 yaşımın bana verdiği yetkiye dayanarak ben bu kıza aşık oldum. tatlı tatlı bakışıyoruz, onun bakışlarını yakaladıkça daha bir yakıyorum abayı.
neyse efendim köyde bizim top oynadığımız bir arsa vardı. bu güzel de eve gitmek için oradan geçmek zorunda. hani gider gelirken belki görürüm diye sabah akşam top oynuyorum. yani şöyle diyeyim o dönem en formda futbolcu zidane, figo falan değildir. kesinlikle benimdir öyle bir top oynuyorum. napalım gidip kızla konuşamıyoruz piç özelliği yüklenmemiş.
neyse efendim birgün yine kıran kırana maç yapıyoruz ben kızı falan unuttum o derece çekişmeli. tam da o sırada güzellik annesiyle yoldan görünmüş, geliyor. arkadaşlar bana işaret çakınca elim ayağım titredi, napacağımı şaşırdım. dedim dur uzaktan bir gol atayım da kızın aklını alayım. karşı takımın kalecisi kısa boylu çünkü. topa bir abandım... çok abanmışım. top gitti kızın annesinin kafasında çat diye patladı. hani top direkten dönünce bir tonk sesi çıkar ya aynen o ses çıktı. o kadar büyük bir şoka girdim ki olduğum yerde salya sümük ağlamaya başladım. kadere bir sitemdi belki de bu ağlamam bilemiyorum. neyse ki kadın insan çıktı da hiç kızmadı. sadece o güzel gözlüm bana çok bilendi. topu g*tüme sokacak diye çok korkmuştum.