çok pahalı bir ülke. böyle bir şey görmedim.
aynı anda dört dil konuşulur. fransızca konuşulan neuchtel bölgesi insanı biraz hödük göründü bana.
demiryolu konusunda eski komünist ülkelerle rekabete girebilecek tek batılı ülke. şu ana kadar gözlemlediğim ülkeler arasında. biraz engebeli ülke olduğu için otomobille seyahat etmek trenle seyahate göre daha fazla zaman alıyor. otoyollar fazla kıvrımlı ve çok bakımlı görünmüyor. trafik de olabiliyor. tren ise dağları delerek geliyor. trafik yok. duraklar hariç duraklamıyor. mesela neuchatel zurich arası trenle 1 saat 50 dk, otomobille 2 saatten aşağı sürmüyor. 3 saati bulabiliyor.
nedense teknolojik olarak biraz eski gibi geldi bana. trenler mesela eski görünüyor. her köşede free wifi bulamıyorsun. o denli zenginliğe rağmen otobanda gördüğün araçlar bmw, audi gibi markalar olsa da epey eski modelleri.
zurich taraflarında taksiciler arasında afgan ve türk'e rastlamak yaygın. bizdeki taksi plakası mafyacılığı olmadığı için taksimetresini koyabilen taksiye çıkabiliyormuş. o yüzden taksiciler iyi para kazanıyorlar.
zurich'te etha var. müthiş bir okul. bir de göl kenarı sefasını dibine kadar yaşıyor bölge insanı. kamuya açık alanda içki içmek konusunda bir yasak yok. elinde bira sahil boyu yürüyüş yapabiliyorsunuz. canlı müzik de oluyor. çok hoşuma giden bir ortamdı.
basel taraflarında işçi ve göçmen yoğunluğu var. özellikle portekiz göçmenler.
fuhuş konusunda romanyalı göçmen kadınlar piyasada ezici bir ağırlığa sahip. bulgaristan ve moldovalılar da olabiliyor.
isviçreliler almanlardan çok hoşlanmıyor. almanların gelip zenginliklerine ortak olduklarını düşünüyorlar.
içme suyu konusunda çok zengin bir ülke. balkanlardaki eski osmanlı şehirleri haricinde ilk kez bir ülkede sokaklarda yapılmış su sebilleri gördüm. çok şaşırdım. su medeniyettir benim nazarımda. gerçi bir çeşmenin başında su içerken adamın biri "nicht für trink!" dedi ama başkalarına sorduğumda ülkenin su yönünden çok zengin olduğunu ve gördüğüm her akan suyu içebileceğimi söyledi. bilemedim.
helvetia ülkenin kurucusu. luzern bölgesi manzarası eşsiz. helvetia zamanında, isviçre'yi anlamak isteyen burayı anlamalı, diye bir söz etmiş. rivayete göre.
başkent bern. ülke idaresi kantonlar sayesinde sağlanıyor. iki siyasi parti var. biri muhafazakalar. diğeri sosyalistler. iki parti de parlamantoda hemen hemen yakın sandalye kazanıyor ve hükümet dönüşümlü olarak sağlanıyor. bir başbakan kalıp senelerce ülkeyi yönetmiyor. söylenilenlere göre ülkenin başbakanını ve bakanlarını bile tanımıyor ortalama bir vatandaş. seçim iki aşamalı. meclis hükümeti sistemi denen bir olay var. hükümet meclise karşı sorumlu ve onun karşısında çok zayıf. muhafazakarların partisi göçmenlere karşı sert tedbir alınmasından yana. o yüzden ülkenin sınırları ile ilgili tedbirler bu partililere devrediliyor. sosyalistler ise göçmenlerin yanında. bunlara da sosyal hizmetlere dair işleri delegate ediyorlar. yani ortaya şöyle bir durum ortaya çıkıyor. bir göçmenin ülkeye kaçak olarak girebilmesi çok kolay bir şey değil. ama girdiklerinden sonra isviçre devleti kendilerine çok fırsatlar açabiliyor. ama o kadar da basit değilmiş. "hadi ben geldim verin bana sosyal yardımımı" desen parayı önüne sermiyorlar. bir hikayen olması gerekiyor.
bu bilgilerin tamamı gözlem ve orada sohbet ettiklerinden öğrendiklerim. doğruluğunu çek etmedim.