bazen dusunuyorum da; birbirimizden bu kadar nefret ederken nasıl olur da karsılıklı oturup konusamadıgımız, goz goze gelmediginiz ve hayatta olmayan birisini bu denli sevebiliyoruz, sevebiliyorsunuz? yanlıs anlasılmasın amacım hakaret etmek, kucumsemek degil. sevin tabi ki... ama asıl sevgiye ihtiyacı olan ataturk degil, karsındaki; az once kufur ettigin, bir anlık ofkeyle nefreti ustune kustugun, tum gunun hıncını cıkardıgın karsındaki işte.
tanımak için fırsat vermedigin ama hala tanıma fırsatın olan karsındaki işte.
daha toprak olmamıs; biraz yaklassan kalp atıslarını, sıcaklıgını hissedecegin karsındaki işte...
farklı dili konustugun aynı seylere gulup, agladıgın karsındaki işte
ataturku sevmek mi??? birbirimizden bu kadar nefret ederken mi!!!
en son kullandıgı bardagı, tabagı, annesini, dedesini, ona adını veren ogretmenini, yasadıgı evi, son uzandıgı yatagı, kaldıgı kosku, arabasını, kravatını, takımını, rakısını bile bu kadar sevmek karsındaki yerine ne kazandırır ki sana, bana ve bugune?