vermemeli. ben veremedim mesela. kime koştuysam, kime yetiştiysem, hepsi benden daha yaralıydı. o yüzden de avucumda sıkıp da sakladım yaralarımı.
kızgın kestane gibiydi her biri. avuçlarım yandı. ellerim kan içinde kaldı. gözlerimden yaşlar geldi de yüzümün şeklini bozmadan ağlama asaletinde bulunabildim. anladım her şeyi. ama anlatamadım. o yüzden dinledim herkesi. ama dinlenmedim. dinlemedim. ruhum hep yorgun kaldı. o yüzden göbek adım koma oldu. hayatımın hep bir yoğun bakımda geçtiğinin ıspatı için.
yaralarıma baktım sonra. dikiş tutmayan ve kapanmayan yaralarıma. kabuk bağlamaktan uzak. pansuman olmaz yaralarıma. herkesin gördüğü an iğrenerek baktığı yaralarıma.
insanların hakir gördüğü yaralarıma. doğru, musa peygamberin boynuna lanet halkasını geçirdiği köpek bendim belki. isa'yı ispiyonlayan yahuda bendim. bendim, ibrahim'i ateşe atan nemrut'un bilinçaltı. bendim, kızıldeniz boydan boya yarılırken imana gelmek isteyip de ağzına bir avuç çamur yiyen firavun.
peki sizler neydiniz?
her yeni insana acılarını yükleyen sizler neydiniz? sevdiğine kabuk tutumuş yaralar değil de, kızıl kan yaralar sunan sizler?