kapitalizmin finans köpüğünün patladığı ve mali krizin reel sektöre yansıdığı 2008 ortalarından beri marks'a küfredenlerin ona hakkını teslim etmesi gibi bir şeyle karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. chicago ekolünün ya da okulunun önde gelen temsilcilerinin piyasayı adeta fetişleşleştirdiği, artı değersiz çalışan bir amentü haline getirdiği geçtiğimiz bir kaç on yılda, kendi kendine işleyen piyasanın ardı ardına çöküşünü gördüler. müdahele edilmediği öne sürülen aslında tarihin en büyük müdahelecilik oyunun sergilendiği bir kaç on yılda sanırım söyledikleri sihirli ellere bir şeyler oldu ya da doğaüstü kavramlar bir anda yok oldu. şimdi de das kapital isimli eserin peşine düşerek bu kriz ortamında ortaya çıkabilecek alternatifleri nasıl manipüle edeceklerini düşünmektedirler.
işin aslı basittir, neredeyse her 5 yıla bir tekrarlanan krizlerin açtığı gediklerin modelde açtığı yara kapatılamaz olmuştur. daha önceki 1875 ekonomik buhranı, 1893 buhranı, 1929 ve 1973 buhranları sonrasında kapitalizm saldırgan tavrını nasıl korumuş ve yeni ekonomik modellemeler yapmışsa gene aynısını yapacaktır. tabi ortada bilinçli bir müdahale, iradi bir zorlama olmazsa. kitlelerin kendiliğinden her ekonomik krizde yükselen öfkesinin dizginlenmesi ya da başka yönlere kanalize edilmesi gerekmektedir. ancak ileriye atılan ve bu durumun farkında olan bilinçli iradeler kitlelerin öfkesini işin kaynağı olan sisteme vuracaktır. aksi taktirde ortaya marks'ın hakkını teslim eden, ancak onu ete ve kemiğe büründürenlere küfredenlerin ortada olacağı gericilikten, gericilik beğeneceğimiz otoriter yıllara yeniden yelken açacağız. sermaye diktasının o en kanlı yüzünü, gülümseyen ahmak yüzü yerine, bu sefer saman altından su yürüten cinsten değil, direk yüzümüze çarpan soğuk bir nefret olarak göreceğiz.
olayın bir de garip yanı vardır. marks'a hakkını teslim edip etmemek kişilerin kendi bileceği iştir. aynı şekilde newton'un fizik dünyasında ne kadar önemli olup olmadığını, onun yerini tartışmakta kişilerin kendi bileceği iştir ama gerçekleri boşa çıkarmak kişilerin iradiyetinden bağımsız bir olgudur. manipülasyon, çarpıtma, karalama ve içi boş, kuru söz yığınlarıyla konuşmayı meslek edinenlere laf anlatmak zordur. ne de olsa ne yazsanız çizseniz suratlarına çarpan gerçeklere rağmen edindikleri mesleki gene sahaya yansıtacaklardır.
bilinen anlamıyla krizlerin modern toplumlarda çıkması ile kapitalizmin doruk noktasına çıkması iktisadi bilim açısından tartışılmasız bir doğruluk payı içerirken( fizik dünyasında gene makroskobik açılardan newton fiziği'nin düşük hızlarda her koşulda sağlanması gibi) bunun aksini iddia etmek bilimin ve gerçekliğin aksini iddia etmektir. ilkel çağlarda avrupa'da ve asya'da görülen ekonomik darboğazların bir dizi kuraklık, tarımsal üretimdeki düşüş, siyasi otoriteki boşluk, savaş vs.. gibi ilkel nedenlerle açıklamak mümkünken, modern dünyada ekonomik darboğazın nasıl krize dönüştüğünü açıklamak zordur. iin tek doğrusu: ekonomik kriz modern toplumun doğasında olmasıdır. üç beş açgözlünün, egemenin becerisizliklerinden ekonomik kriz doğmamaktadır, ekonomik kriz sistemin doğasıdır, yürümesi ve adım atmasıdır.
gerçekleri yazalım ve doğruları söyleyelim. marks'a hakkını verirken bir yandan onun sistemini ete kemiğe büründürenlere küfür etmek ancak aymazların işi olsa gerek o da organik aydın ya da egemen dediğimiz şeyin doğasında var. aymazlıklarında başarılar dileriz.