9 ocak 2017 ,soğuk bir ankara sabahı.
iş yerinde hayatımın en buhranlı dönemlerinden geçiyorum, tesadüfen bir haber sitesinde bir sosyal medya ismi, ve herşeyi değiştiren o anlar.önce bir mesaj, sonra ardı arkası kesilmeyen konuşmalar. Gittiğin gibi girmişssin hayatıma , sessiz sedasız...
Önce anlamıyor insan içinde büyüyen sevgiyi, farkında olmadan , ama her anın kıymetini bilerek yaşanmış 2.5 yıl.
Ne kadar sevilebilirse bir insan o kadar sevilmiş ve ne kadar özlenilebilirse o kadar özlem duyulmuş.
Yanına gelebilmek için dakikaların sayıldığı, kavuşabilmek için yolun tıkalı olup olmadığına dahi bakılan anlar.
Kışın soğuk ayazında o kan donduran buz gibi havada çevrimiçi oluşuna bile kurban olunan anlar.
Emirganda içilen dünyanın en lezzetli çayı. Çayı lezzetli kılan yüzünün güzelliği, ömre bedel tebessümün.
istinye sahilinde battaniyenin altında elele tutuşup denizi seyretmek.
Bolu’da çarşının ortasında herkesin tuhaf bakışlarının nedeninin ömrümün en guzel busesiyle bulaşan ruj lekesinin olduğunu anlamamız.
Aynı anda aynı şeyi düşünmelerimiz,
Mesafelerin yalan olduğunu gösterircesine ramazanda aynı yiyeceklerle iftar açmalarımız.
Ağaçlardan meyve toplayıp ellerimle yedirmem.
Kavga sonrası lütfen gel diyişine dayanamayıp 300 km yolun geri dönülmesi. Sadece bir sigara içebilmek için.
Hangi birini sayayım daha.
Hayatımın en güzel günleri.
Geriye kalan gözlerinin mavisi.
Burnumda tüten o mis kokun.
Öldüresiye özlemin.
Sen öğrettin bana , tevafuk diye birşey .
Eğer iki insan birbirini tanımalıysa , mutlaka bir yerlerde karşılaşırmış...