öyle bir histir ki ; bilirsin , kabullenmek istersen ömrünce şekillendirdiğin onurunu atarsın , gözünü kapatıp içine sindiremesen de isteniyormuş gibi davranırsın yada inandırırsın.zehir gibi içine işlese de 'istenmediğin' , önceliğin onurun değildir.
peki ya bunu yapamayanlar?yani istenmediğini bildiğinde çekip gitmeye kalkanların durumu?daha da vahim , iç acıtan bir haldir de yere sağlam basma , güçlüyü oynamaya çalışma istenmemekten ağır basar işte onlarda...onur ağır basar...ama aslında en çok içi onların yanar...çünkü çoktan yemiştir damgayı 'güçlüdür ona bişey olmaz , atlatır , o gururludur , onurludur , sindiremez , çeker gider' diye bilirler o zavalıyı... ve o da oyunu kurallarına göre oynamak zorunda kalır... güçlü ve onurlu... ne zaman nasıl basılmıştır bu yafta ona bilmez asla , bi anda oluvermiş ve ömrünü bu yolda belki de tarumar etmiştir...GÜÇ ne melem bişeydir ki ; aşkı , sevgiyi , ufacık mutluluğu bile siler atabilir durumdadır...
kulağı ''aşk da gurur olmaz'' ı duymak ister halbuki gücün... ama ona bunu söyleyebilecek tek bi kişi bile yoktur...yalnızdır ve hep yalnız kalır...