faşizm'i "kendinden olmayan" veya "öteki" anlamında dar bir kalıba ingirgeyen zihniyetin son model ürünüdür.
kelime manasını, literatür karşılıklarını falan çoktan kaybettik. aynı lügatten konuşmayınca sözler yerini de bulmuyor.
ne diyordu cemil meriç, "kamus namustur". şimdi kamusu olmayanlar, gerçek anlamının dışında "vatanımı savunduğum" için bana faşist diyecekse varsın desin. ben kendi lugatimde bunun karşılığını bulur oturturum.
terörle vatanımı bölen özgürlük savaşçısı olacak, kutsalını koruyana faşist diyecek... o halde özgürlük savaşçısı ve faşist artık aynı lugatten beslenmiyor demektir.
sözün bittiği yerde kurşunlar konuşmaya başlar. o halde hiç değilse o kurşunu yerken şerefli, başı dik olmalı insanın düşmanı. paketlendiği gün "türkiye'nin hizmetindeyim" veya "anne tarafından türk'üm" diyecek kadar "tarihin tanıklığında" alçalan şahsiyetsiz şerefsizlere "lider" diyenlerle ben neyi paylaşacağım ki?
o ki, kundaktaki bebeği kurşunlamayı mücadele sayanlarla cenneti bile palaşmam ben. kaldı ki aynı kelimelere aynı anlamları verelim...
şimdi kalkıp "böylesiniz işte", "beni hiç dinlemediniz ki", "diyalog" falan diyecekleri yere geldik.
neyini dinleyeyim ben senin alçak köpek. aynı havayı soluduğuma hicab ederim. hah şimdi silahtan bahsettik, diyaloğu reddettik olduk mu faşist.
ulan itoğlu it! sen öldürürken adam olacaksın ben öldürürken faşist öyle mi? sen mayın döşerken, uzaktan kumandalı bomba patlatırken, sivil öldürürken, bebek öldürürken, kadın öldürürken adam olacaksın. ben militan vururken faşist öyle mi?
bizim için sorun değil. sen öl! ben faşist olurum!