wall e

entry177 galeri
    39.
  1. aşk filmi. en iyi film oscar'ına aday olsa kesinlikle alması gerekir o derece. pixar, sanırım dünya'da işini en mükemmel yapan kuruluş.

    -----

    Nasıl bir girizgâh yapalım? izlediğiniz/izleyeceğiniz eserin Pixar işi olduğunu belirtsek yeter mi acaba? Pixar animasyonlarına aşina olanlar için yeter eminim. Şu ana kadar hiç Pixar animasyonu izlememişlere ise bir şeyler önerelim o vakit; Toy Story 1-2, Finding Nemo, The Incredibles, Cars ve Ratatouille. Ratatouille inceleme başlığına da buyrun smile.gif

    Yukarıdaki filmleri izlemiş birisi olarak, WALL·E'nin baştan savma bir film olacağını beklemiyordum tabii ki. Ama filmin sinema listelerini alt üst etmesine biraz şaşırdık. Bir de, popüler olanda insan kusur aramayı ister istemez daha büyük bir şevkle yapıyor bu gerçek. Yani, bu hislerle izlemeye başladık filmimizi.

    Girişte; distopik bir dünya ile karşılaşıyoruz. Terk edilmiş yeryüzü, üzerinde değil insan robot bile yok WALL·E cancağızımızdan başka, onu da açık unutmuşlar. Robotumuzun işi bir nevi çöp toplamak, hobisi ise bulduğu enteresan şeyleri biriktirmek. Robotun hobisi olur mu yahu? Oluyor, hem daha filme yeni başladık daha neler göreceğiz. Burada, bir insan için alelâde bir eşyanın, bir robot için çok enteresan olması durumunu da takdir ediyorsunuzdur tabii, koleksiyonumuz zengin yani.
    Sadece WALL·E'nin bulunduğu, terk edilmiş Dünya'dayız. Sahi, insanlar nerede?

    Burada bir parantez açalım çünkü Pixar bunu hep yapıyor! Biz bir animasyon filmine genellikle iyi vakit geçirmek, çocuklarla beraber sıkılmadan ve rahatsız olmadan bir şeyler izleyebilmek amacıyla yaklaşsak da, Pixar bize bundan çok daha fazlasını veriyor. Güldürürken düşündürme gibi bir gizli görevleri var gibi. Pixar animasyonlarında derinlik nice Hollywood filminden öte, sadece çocuk filmi diyemeyiz bu yüzden de. Bu noktada, Pixar alkışlanmayı gerçekten hak ediyor. Filmin verdiği mesajları da elimizden geldiğince irdeleyeceğiz.

    Dünya terk edilmiş diyorduk en son, insanlara ne oldu? Bu soruya filmin verdiği cevap, şu anda da birçok insanın aklındaki "kaçınılmaz son"; ile örtüşüyor. Doğayla uyum içerisinde yaşamayan tek canlı; yeryüzünü virüs gibi mahveden insanoğlu, artık sömürülemez hâle gelen, o müthiş dengesi bozulmuş Dünya'dan ayrılmak zorunda kalıyor. Dünya'dan uzakta insanlar enteresan bir yaşam sürüyorlar, alışveriş merkezi olan uzay gemisinde. Tamamen robotların yardımıyla, hareketsiz bir yaşam bu, her şey otomatik! Obezliğin artık normal bir ölçü olduğu bir düzen bu, insanlar yürümeyi bile unutmuş! Bu konsantre yaşamlar ve içinde yaşanılan alışveriş merkezi düzeni/sistemi, tüketim toplumuna -birinci- göndermedir. Sosyallikten uzak, sevmeyi bile unutmuş insan topluluğu tasviri, animasyonların renkli dünyasına göre oldukça karanlık...

    Sevimli robotumuzu daha yakından tanımaya çalışalım; WALL·E, her gün işini yaptıktan sonra koleksiyonundan videokaseti çıkarır ve izlediği videoda dans eden insanlara öykünür… Robotların bilmediği/bilemediği, "aşk" hasletine, hasret duyar bilmeden. Bir "beklenen" vardır, büyük bir özlemle beklenen. Sinemada bu tarz robot tasvirleri içinde en meşhuru -WALL·E'ye kadarki zamanda- Star Wars'daki R2-D2 (Artoo) idi sanırım. Diğer yanda ise gerek -ilk robot- Metropolis (1927)teki gerekse de The Day The Earth Stood Still (1951)'deki robotlar gibi örnekler, bu sevimlilikten uzak, gücün ve adı üstünde "makine" olmanın soğukluğunu taşıyorlardı. (Terminator vb. eserleri ayrı bir yere koyalım.) Oysa WALL·E bambaşka, çünkü filmde insanlara, insanlığın hasletlerini öğretiyor. Aşkı, fedakârlığı, vefayı... Sevdiceğinin ismini (modelini mi demeliydik?) metale, lazerle kazıyan bir robot, inanılmaz bir samimiyete sahip. Hatta o sahnede, delikanlı Türk robotu imajı bile taşıyordu desek yanlış olmaz sanırım!

    Hikâyeye devam edelim; WALL·E cancağızımız görevini yaparken bir gün, o "beklenen" EVE'i(Hem Dünya da ıssız iken, Adem - Havva göndermesi olabilir mi bu?) görür. EVE (WALL·E tabiriyle, iivaa); görevi, dünya yüzeyini araştırıp, bitki aramak olan bir robottur. Yani bir nevi yaşam izi arıyor. Şu günlerde insanoğlunun diğer gezegenlerde "yaşam izi" aradığı hâlde gezegeni kirletmeye devam etmesine de -ikinci- göndermedir bu.

    Ana fikir üzerine yoğunlaşırsak, bir robotun aşık olması durumu ilk başta absürt gelse de WALL·E'nin bu aşk uğruna yaptıklarını izledikçe bu fikre fazlasıyla ısınıyoruz. Filmde aşkın sembolü/emaresi ise "el ele tutuşmak". The Beatles'ın mükemmel eseri I Want To Hold Your Hand'i de anarak, bu sembolün mükemmel bir seçim olduğunu belirtelim. içi boşaltılmış sözler, yalan bakışlar veya amacı şehveti aşamayan tensel yakınlaşmalar değil de basit bir "el ele tutuşmak", Hollywood'un, cılkı çıkarılmış ve mânâsı, maddi kalıba sıkıştırılmaya çalışılmış aşk tasvirlerine müthiş bir -etti üç- tokat!

    Yazının amacı ekseriyetle filmi tanıtmak olduğundan, henüz izlememiş insanlar için şevk kırıcı ayrıntılar vermek istemiyorum. Bilmeniz gereken, inanılmaz derecede samimi ve "insancıl", neşeli temponun düşmediği, Chaplin tarzı ufaktan taşlamalı bir anlatıma sahip, yan karakterleri ile de dolu dolu olan bir animasyon filmi olduğudur.

    insanlık için, insana özgü hasletlerin bayraktarlığını yapan robotlar -başta cancağızımız WALL·E- ile kalplerimize dokundukları için Pixar ekibine teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Çünkü geçen yıl da fare delisi yapmışlardı bizi, daha önceki eserlere değinmiyorum bile.

    Son bir bilgi; Pixar, eserin "en iyi film oscar adaylığı" için uğraşıyormuş. "En iyi animasyon" olarak ödülü alması zaten kesin gibiydi. Bir sinema filmi olarak da neredeyse kusursuz olduğundan, bence çok mantıklı bir hamle.

    http://forum.divxplanet.c...ndex.php?showtopic=124850
    1 ...