Yaklaşık dört senedir hayatımda olan sayılı - izmlerden.
Önce basit şeylerden başlamıştım. Masam, çekmecelerim, aksesuarlar, dijital dünyama da el attım, telefondaki lüzumsuz her şey, artık görüşülmeyen numaralar, lüzumsuz sosyal medya hesapları, mailbox, laptoptaki gereksiz tüm dosyalar vs.
Sonra kıyafetlerim; benim gibi minimal yaşamaya gönül vermiş arkadaşlarla takas ekonomisi yaptık. Üzerinden bir yıl geçmiş ve giyilmemiş tüm kıyafetlerimizi topladık, lazım olanları değiştik, kalanları mülteci kampına gönderdik.
Eşyaların yükünden kurtulduktan sonra hayatımdaki lüzumsuz insanlardan da kurtulmak istedim. işte bu noktada biraz bocaladım, iki ileri bir geri derken şu an ideal olduğunu düşündüğüm sayıya düştü.
O zamandan beri satın almanın verdiği geçici mutluluk beni cezbetmiyor. Hatta eşyalar azaldıkça, birileriyle paylaştıkça asıl mutluluğu keşfediyor insan. eşyalardan, eşyaların getireceğine inandığı mutluluk ve statüden, sosyal medyadan, köleliğe benzeyen birtakım alışkanlıklardan soyutlanmadan kendini tanıma imkanı bulunamıyormuş onu anladım.
Çok uzattım, minimal yaşayın, yaşattırın. Az çoktan çoktur.