bim bam bom, bu ses kimde ne çağrıştırır bilmiyorum, kim bilmek istiyorsa ayağa kaldırsın ve el kalksın, oyuncakdünya'ları niçin okumalı? bu sorunun cevabını bulamıyorum. değil mi ki albatrosun soyu tükendi, semender hangi paralel ve meridyenin kesişim noktasında'nın cevabını da merak edenimiz yok. o halde kim takar özgürlükler ülkesinde bir palyaço trajedisinin şerhinini? kim takar yakasına bir karanfil ve nişantaşında yüzük atar. kim takar rabbim oyun teorisini? Bir oyuncunun elde ettiği kazancın diğerinin (veya diğerlerinin) kaybını oluşturduğu mutlak çelişki durumunu; çelişki ile işbirliğinin karma durumu şöyle ki, bu durumda oyuncular ortak kazançlarını artırmak için işbirliğine girişebilirler, ancak yine de kazancın dağıtımı konusunda bir çelişkisini. zaten:
şükrü bakkaldan aldığım misketler
sahte çıktı çıkalı disneyland da
dahil hiçbir anarşist reflekse
itimat/
tek kişilik toplumlarda demokrasi/
her ben anarşist kesilirse/
oyun teorisine göre misketlerin
ellerimizden karaya vurması gerekmez
miydi?
bom bam bim, yüksek sesle wagner dinlerken kulaklarım, ellerime ait parmaklarımın temasıyla gerçekleştirebildiğim yaşama edimi bu dali sergisinde göremeyeceğimiz ve lorca'nın mezarından da çıkamayacak ve oyuncak-dünyazat sensin biliyorum, sinsi sinsi hikayeyi dinleyen; hazdan vecde ulaşmış huşulu ihlaslı kamile dinleyici, sensin o, seni karıştırıyorum, sen varsın, iki şişeden birini kırayım diyen şaşı çırak benim...
efendim zat-ı şahanelerinizi hangi divan şairinden hangi mısra-i berceste ile anlatabileyim; bilgi değilsiniz anlatılabilirliliği hat safhada narrative bir dinleyici, dinlendirici...
'Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil' dememiş mi godot'u beklerken.