Hadi len, sokayım sizin kaputaş plajınıza. Benim gözümde rezillik ve resmen ''ankaranın dikmeni bir daha gelirsem mıncıkla beni'' dedirtti.
Araba park edecek yer yok ve o kadar mahşeri kalabalık ki arabayı yukarda 1 km ötede park edip 65 derece sıcakta yürüyorsunuz. Ben diyeyim 100, sizin deyin 200 basamak inip sıcakta buharlaşmış bir şekilde plaja inmeyi başarıyorsunuz.
Allah'ın sevgili bir kuluysanız hemen bir şezlong denk geliyor, yoksa kalabalıktan birileri defolup gidene kadar çam ağacı gibi dikeliyorsunuz.
''ulan bu eziyeti çektik, bâri şu denize bi girelim'' diyorsunuz ve insan yığınları arasında bi dalıp çıkıyorsunuz. Deniz değil, insan yığınında yüzüyorsunuz.
Kadının biri yan şezlongta telefonla konuşuyordu. Nasıl bir yokluktaysa artık karşısındaki kişiye ''kaputaştayız hayâtım'' diye hava yapıyordu. Vay bee, kadın kaputaşta aga var mı böyle bir lüks. Phuket'te falan denize girse peygamberliğini ilân edecek demek ki.
Çocuk böğürmeleri arasında ben diyeyim 300, siz deyin 500 basamağı 84 derece sıcakta geri çıkıyor ve 1 km uzaktaki arabaya 97 derece sıcakta yürüyorsunuz. Kaş belediyesine küfrederken arabanın camından kafayı çıkarıp ankaranın dikmeni türküsünü bağırarak gaza basıp gidiyorsunuz.
Kısacası sakın gitmeyin, biz telef olduk siz olmayın. Evet denizin rengi çok güzel ama hepsi bu. Ahanda eziyet aşağıda.