aslında kitabı çok isteyerek almıştım (kitabın vergiden kaçırmak için bizzat yayınevi tarafından korsan basılması da bahs-i diğer). o günlerde öfkemi boşaltacak bir şeyler arıyordum. ağlamak için kitabı açtım. fonda cem karaca'dan deniz üstü köpürür türküsü... daha ilk sayfalarda ağlıyorum. ağlıyorum ki kimsenin kalbini kırmayam. ilk sayfalar kupkuru ama olsun ağlayacağım. sayı değerleri, şehir, insan isimleri... bir iki hiç duymadığınız ad var ki anlıyorsunuz hemen, bu da kurgu kahraman diye. sonra bir cümlede büyü bozuldu. işte kurtuluş savaşımız, kadının erkekle aynı ortamda bulunabilmesi adına da verilen bir savaşmış efendim. muallimeler erkeklerle toplantıya katılıyorlar. ne biçim bir azim bu. işte gözlerimden yaş değil kan aktı bu cümleyi okuyunca.
evet biz asırlardır kadınımızı toplumdan soyutlamıştık efendim. kurtuluş savaşı bir yerde kadının cemiyete dahil olma, başını açma savaşıydı. nene hatunlar, elif bacılar, hacer analar, gülsüm çavuşlar... işte hep başlarını açmak, erkeklerle yan yana oturmak, discolarda dans edip coşmak, plajlarda serbestçe güneşlenebilmek için savaştılar. sırf bunun için bebeklerinin üstündeki peştemalı alıp mermilerin üzerine serdiler. hatta baş örtülerini de serdiler ki mermilerin üstüne, millet başı açık kadına alışırken bu mermi korumak da bahane olsun.
atatürk'ün ya da turgut özakmanvari atatürkçülerin sosyete özeni, kadının açılması fantezisi kurtuluş savaşına da cumhuriyet dönemine de mâl edilemez. kadını erkekli çevrelere cumhuriyet mi soktu sanıyorsunuz? en yenilikçi, en medeniyetçi biz miyiz diyorsunuz?
islâm'dan sonra kadının açılması ve erkekle aynı meclislere girmesi özeni türk tarihinde osmanlı'yla başlar. cumhuriyet çocukları, siz osmanlı'nın yeniliğine, padişahlığın kazanımlarına hayransınız! onlar kadar batı hayranısınız, kendinizi batıya karşı onlar kadar aşağılık hissediyorsunuz. bugün belki paris'ten, londra'dan gelinlik, parfüm, tuvalet getirmeyi saçma buluyorsunuz (belki o kadar bile değil ya neyse); ama sosyete özeninin ne zaman başladığını ve kime özendiğinizi bilmiyorsunuz.
bu arada siz sosyete kelimesinin mânasını biliyor musunuz?
hâsıl-ı kelâm turgut özakman kendi ideoloji ve ruh hâlini istiklal harbi'ne giydirmeye çalışmış; edebiyat veya tarih sahalarına alınamayacak kadar şahsî bir ürün ortaya çıkarmıştır.
her şeyden önce topladığınız bilgileri romana yedirmeye çalışıyorsanız, kurmacada üstün stratejileriniz olmalı ve manevralarınızı okuyanın gözüne sokmadan, el altından yapmalısınız. tarih romancılığı sadece belge ve rakamla olmaz.