mustafa

entry340 galeri video1
    134.
  1. sıfırdan zirveye gelen bir adamın hayatına samimi bir bakış. Atatürk'ün neden toplumun gözünde bu kadar benimsendiğini ipuçlarını film / belgesel boyunca kulağımıza fısıldıyor Can Dündar. Çünkü o toplumun çoğunluğunun içinde olduğu alt sınıftan gelmiş bir insan. bizimle aynı zevkleri, aynı endişeleri, aynı hisleri paylaşan biri. aynı türkülerden zevk alan, aynı rakıyı içen mütevazi ve bizden biri.

    Manastır'da askeri lisede okurken parasızlıktan hafta sonları çarşı iznine çıkamayan çocuk, ikinci evliliğini yapmış annesine kızgın olan çocuk, istanbul'u ilk kez 18 yaşında, harp okulunda okumaya geldiği zaman gören çocuk, hayatı boyunca hayatın sillelerini yiyip durmuş. 1904'teki mezuniyetinden 1919'a kadar savaşmadığı cephe, mücadele etmediği ordu kalmayan bu idealist insana olan saygınız film boyunca katlanarak artıyor.

    Ancak 1923'te cumhurbaşkanı seçildikten sonra kısmen rahata eriyor o. 1919'da kaçak bir Osmanlı paşası olarak gittiği Anadolu'da, yalnızca 4 yıl sonra, yeni bir devlet inşa ediyor kendi liderliğinde. ondan sonrası ama, belki daha trajik. özellikle 1930'larda, giderek yalnızlaşan, depresifleşen bir insan çıkıyor karşımıza. günde 3 paket sigara, 15 bardak kahve, 1 büyük rakıya değil 1 tane, 10 tane karaciğer bile dayanmaz. bir toplumda yapabileceği her şeyi gerçekleştirmiş ve yolun sonuna gelmiş bir adamın yalnızlığı söz konusu. artık gidebileceği deniz kalmamış bir kaptanın beyni saat gibi gene de çalışırken, vücudu iflas ediyor, giderek iflas.

    1937 yılında, parlamentonun açış konuşmasını yaparken, ilhamımızı gökten indirildiği sanılan kitaplardan almıyoruz cümlesini duyunca adeta kanım dondu.. herkesin kendi inancı gerçi, saygımız sonsuz ama insanların bir çoğunun da onun bu sözünü bilmediği ortada bir şey.
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük