Ecevit olsaydı...
Biraz uzun oldu ama lütfen okuyun.
Türkiye Ortadoğu savaş bataklığında hava savunma savunma sistemini kurmak istiyor ama Amerika izin vermiyor.
Patriot alımına izin verilmiyor.
Konuyu NATO nezdinde tartışmaya açardı ki Almanya Hollanda vb ülkelerin Ortadoğu ile sınır olmadığı ve sıcak bir çatışma saldırı tehdidi olmadığı halde bu füzelere sahip olması, israil'in de bu füzelere konumu gereği sahip olduğu örnek gösterilerek, ülke olarak NATO konseptinde savunma hakları gereği diğer ülkeler gibi bu silah sistemine TC'nin sahip olma hakkı uluslararası platformlarda tartışmaya açardı.
Konuyu ABD, TC arasında değil; NATO ve Türkiye arasında tartışmayı tercih ederdi.
Tabi ki Amerika NATO'nun patronu olduğu için yine patriot gibi 3-5 sene sonra çöp olacak bu sistemi yine satmaz, satsa bile kontrol komuta yetki Türkiye'ye verilmezdi.
Amiyane tabir ile "bacakları benim omuzumda ama nikah senin omuzunda" tarzı evliliğe bizi zorlardı.
Ecevit, bu sefer yine s-400 almak için Rusya kapısını çalardı.
Rusya, Afrika'da başta Libya olmak üzere diğer Ortadoğu ülkelerinde (ırak başta olmak üzere, kendi topraklarında Ukrayna, Gürcistan vb) ABD gücünü kontrol sahasını kırmak için Türkiye istemese bile bu teklifi Rusya yapardı ya neyse...
Türkiye s-400 alırdı.
Amerika f-35 projesi başta olmak üzere çeşitli yaptırımlar tehditler ile ortaya çıkardı.
Bu durum NATO ve Amerika Türkiye arasında sorun olmaktan çıkardı.
Ecevit ve monşerler(!) Acil olarak dış işleri savunma ekonomi bakanı genelkurmay başkanı meclis tüm temsil edilen edilmeyen partileriyle toplantı yapardı.
Konu tartışılır seçeneklerle izlenecek politika tartışılır.
Tabi konuyu birleşmiş milletlere taşır.
Milyarlarca dolar harcamış Türkiye'nin ortak olduğu f-35 projesinden çıkarılması, hak etmiş olduğu uçakların verilmemesi, ekonomik yaptırımlar vb uğranılacak zararın engellenmesi, uluslararası ticari ve askeri sözleşmelerin yok sayılıp devletlerin hükümranlık hakları, savunma haklarının çiğnenmesi engellenmesi için bu gerekir.
Türkiye'nin Akdeniz'de doğalgaz petrol arama hakkı engellenmesi konusu da var ki; Ecevit olsa konuyu birleşmiş milletler Lahey adalet divanı nezdinde tartışılması için gerekli adımları çoktan atmıştı.
Lahey adalet Divanı, 2002 yılında Kamerun ve Nijerya arasındaki petrol zengini Bakassi yarım adası tüm kara ve deniz sınırlarının hükümranlık hakları ile ilgili anlaşmazlığı ele aldığı dava, bölgesel konularla ilgili çok tipik bir örnek teşkil etmektedir. Divan sayesinde sorun barışçıl yollardan çözülebilmiştir. Divan, aynı başlarında Endonezya ve Malezya arasında Celebes Denizi'ndeki iki ada ile ilgili anlaşmazlığı da çözmüş ve adaları Malezya’ya vermiştir. 2001 yılında Divan, Katar ve Bahreyn arasında ilişkilerini geren deniz sınırı ve özerklik ile ilgili bir antlaşmazlığı da sona erdirmiştir.
Suriye de PKK uzantısı terör gruplarına silah desteği yapan ABD ve özellikle ışid gibi kökten dinci terör örgütlerine lojistik istihbarat desteğiyle bilinen israil için Suriye ırak gibi ülkelerin toprak bütünlüğü BM kararları uluslararası hukuk gereği garanti altında olması bakımından bölge ülke liderleri ile ortak hareket ederek Nikaragua örneğinde olduğu gibi politika strateji izler 1986 yılında, “kontralara” verdiği destekle ilgili olarak Amerika Birleşik Devletleri'ni dava etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'nin tazminat ödemesi gerektiğine karar verilmesi düşünülürse böyle yol izlerdi Ecevit.
Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın Teşkilat’a uluslararası anlaşmazlıklara hakemlik ve hukuki antlaşmalar (Madde 33) çerçevesinde barışçıl çözümler bulma ve uluslararası hukukun gelişimini ve tedvinini destekleme (Madde 13) görevi vermiştir.
Yıllar boyunca, Birleşmiş Milletler 500’den fazla çok taraflı anlaşmanın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Söz konusu anlaşmalar ülkeler arasında geniş ortak yaklaşıma işaret etmekte ve anlaşmaları ihlal eden ülkelere yasal kısıtlamalar getirebilmektedir.
Birleşmiş Milletler'in ihtilafların çözümlenmesi için oluşturulan organı Uluslararası Adalet Divanı’dır.
Lahey Divanı olarak bilinen divan, 1946 yılında kurulmuştur. 2003 yılının sonunda, üye ülkelerden gelen 78 ihtilafla ilgili karar vermiş ve Birleşmiş Milletler kuruluşlarından gelen taleplerle ilgili olarak 24 görüş bildirilmiştir. Bir çok konu tüm Divan tarafından ele alınmaktadır; fakat 1981 yılından beri tarafların istekleri üzerine altı dava özel kurullara sevk edilmiştir.
Divan’ın baktığı davalarda, ekonomik haklar, geçiş hakları, gücün kullanılmaması, ülkelerin iç işlerine karışılmaması, diplomatik ilişkiler, rehine almak, sığınma ve tabiyet hakkını içeren uluslararası konuları ele almıştır.
Ülkeler aralarındaki fikir ayrılıklarına tarafsız hukuki bir çözüm getirilmesi için Divan’a baş vururlar. Divan, kara ve deniz sınırları ve bölgesel özerklik gibi konulara barışçıl çözümler getirerek, antlaşmazlıkların tırmanmasını önlemektedir.