korporatizm aslında schmitt'ten sorulur. onun özellikle state of exception yani istisna durumu diyebileceğimiz zamanlarda devlet aklının ,raison d'etat, gerekli otoriter tedbirleri alabiliyor. iki savaş arası dönemde özellikle korporatizm büyük yükselişe geçti. özellikle faşist ülkelerde. zaten schmitt de faşizme destek verecektir. bu yaklaşım antiliberal idi. çünkü faşizm de zaten antiliberaldir. serbest piyasa ekonomisinin ortaya çıkardığı toplumsal mobiliteyi muhafazakar bir zihniyet endişe verici bulur. bizde ade özellikle benim de hocam olan asım karaömerlioğlu hoca orada bir köy var uzakta isimli kitabında kemalist elitin köycü söylem vesilesiyle bu zihniyetine ışık tutar. korporatizm durhheim'dan beslenir. muhafazakar çünkü. aynı zamanda anti marksisttir. toplumsal sınıfların belirginleşmesi ve sınıf temelli çıkar çatışmalarının toplumun dengesini bozacağı düşünüldüğünden, toplumsal tabakalaşmanın -sınıflaşma değil- ve onun arkasındaki çıkarların intact kaldığı toplumsal ahengin korunduğu bir sistem önerilir. aslında korporatizm iki şekilde de düşünülebilir. faşist korporasyonlar ile solidarist korporasyonlar farklı. bizde ziya gökalp'i ikinciye yerleştirirler. benim de hocam olan zafer toprak bey'in türkiye'de popülizm isimli eserinde aslında bir anlamda cumhuriyet korporatizmi hakkında da çok şey öğrenilebilir. bizdeki halkçılık ideoloisinin korporatif bir zihniyete yakınsadığı doğrudur. aslında schmitt tekrar canlandı neoliberal dönemde. son yıllarda neliberalizm ile ilgili değerlendirmelerde çok kez schmitt'ten söze başlanır oldu. schmitt ve neoliberalizm ilişkisini daha da açamayacağım. zira yorgunum.