dostoyevski

entry59 galeri
    17.
  1. Ecinniler’deki toplantı sahnesiyle anarşistlerin trajikomik hâllerini şahâne resmetmiştir.

    (M-me Virginskaya:
    — Ben sadece: “Biz toplantıda mıyız?” sorusunun oya konulmasını teklif ediyorum, dedi.
    Sesler duyuldu:
    — Ben de iştirak ediyorum, ben de.
    Virginski:
    — Sanırım ki daha ziyade intizam olur, diye tasdik etti.
    Ev sahibesi:
    — Öyleyse oya geçiyoruz, diye ilâve etti. Lyamşin, rica ederim piyanonun başına geçin: oyunuzu oradan da verebilirsiniz.
    Lyamşin:
    — Gene! diye bağırdı; size yeteri kadar çaldım.
    — Sizden ısrarla rica ediyorum, oturun çalın; davaya faydalı olmak istemiyor musunuz?
    — Sizi temin ederim ki, Arina Prohorovna, dışarıdan kimse dinlemez. Bu sadece sizin kuruntunuz. Hem pencereler de yüksek, hem zaten dinleyecek bile olsalar bir şey anlayamazlar ki.
    Bir ses:
    — Meselenin ne olduğunu kendimiz bile anlamıyoruz, diye homurdandı.
    — Bense her zaman ihtiyatlı olmak gerek, diyorum. Yani olur da hafiyeler dinlerse, diyerek manalı manalı Verhovenski’ye baktı, varsın bizde doğum günü kutlandığını ve müzik çalındığını duysunlar.
    Lyamşin:
    — Hay, Allah kahretsin! diye küfretti, piyanonun başına geçti ve tuşlara hemen hemen yumruklarıyla vurarak boşuna bir vals çalmaya başladı.
    M - me Virginskaya:
    — Toplantı olmasını isteyenlerin sağ ellerini havaya kaldırmalarını teklif ediyorum, dedi. Bazıları kaldırdı, bazıları kaldırmadı. Ellerini önce kaldırıp sonra yine indirenler, indirdikten sonra yine kaldıranlar oldu.
    Bir subay:
    — Hay Allah kahretsin! Ben bir şey anlayamadım, diye bağırdı.
    Bir başkası:
    — Ben de anlamadım, diye bağırdı.
    Üçüncüsü:
    — Hayır, ben anlıyorum, dedi evet ise el havaya kalkacak.
    — iyi ama evet ne demek?
    — Toplantı olsun demek.
    — Hayır, olmasın demek.
    Lise talebesi, M-me Virginskaya’ya:
    — Ben toplantı için oy verdim, diye bağırdı.
    — Öyleyse niçin elinizi kaldırmadınız?
    — Hep size bakıyordum, siz elinizi kaldırmayınca ben de kaldırmadım.
    — Ne manasızlık, ben teklif sahibi olduğum için elimi kaldırmadım. Baylar, yeniden aksini teklif ediyorum: toplantı olmasını isteyenler, varsın yerlerinde otursunlar ellerini de kaldırmasınlar, istemeyenler sağ ellerini kaldırsınlar.
    Liseli:
    — istemeyenler mi? diye tekrar sordu.
    M-me Virginskaya öfke içinde:
    — Siz mahsus mu yapıyorsunuz? diye bağırdı.
    — Hayır, müsaade buyurun, isteyenler mi, yoksa istemeyenler mi, bunu daha açıkça belirtmek gerek.
    — istemeyenler, istemeyenler.
    Bir subay:
    — Peki ama ne yapmamız gerek istemeyen olursa elini kaldıracak mı, kaldırmayacak mı? Diye bağırdı.
    Binbaşı:
    — Hey gidi, anayasaya henüz alışmadık! diye işaret etti.
    Topal öğretmen:
    — Bay Lyamşin, öyle hızlı çalıyorsunuz ki kimse bir şey duymuyor, diye işaret etti.
    Lyamşin:
    — Vallahi, Arina Prohorovna kimse dinlemiyor, diyerek yerinden fırladı. Hem çalmak istemiyorum, ben size misafirliğe geldim, davul çalmaya değil!
    Virginski:
    — Baylar, diye teklif etti, hepiniz cevap verin: biz toplantı halinde miyiz değil miyiz?
    Her yandan:
    — Toplantı, toplantı, diye bağırıştılar.
    — Öyleyse oya koymaya lüzum yok, yeter. Memnun musunuz, baylar, koymak lâzım mı?
    — istemez, istemez, anladık!
    — Belki toplantı olmasını istemeyenler vardır?
    — Hayır, hayır, hepimiz istiyoruz.
    Bir ses:
    — iyi ama toplantı ne demek? diye sordu, ona cevap vermediler.
    Her yandan:
    — Başkan seçmek gerek, diye bağırıştılar.
    — Ev sahibini, tabii ev sahibini!
    Seçilen Virginski:
    — Baylar, mademki öyle, demin yaptığım ilk teklifimi ortaya atıyorum: işle daha yakın ilgisi olan bir şey söylemek veya açıklama yapmak isteyen varsa zaman kaybetmeden hemen başlasın.
    Herkes sustu. Herkesin gözü yine Stavrogin ile Verhovenski’ye çevrildi.
    Ev sahibesi doğrudan doğruya:
    — Verhovenski bir şey söylemek istemiyor musunuz? diye sordu.
    Öteki oturduğu sandalyede gerinerek:
    — Hiçbir şey, dedi. Ama bir kadeh konyak isterdim.
    — Stavrogin siz istemiyor musunuz?
    — Teşekkür ederim, içki içmem.
    — Konyak değil bir şey söylemek istemiyor musunuz?
    — Neye dair konuşacağım? Hayır, istemiyorum.
    Ev sahibesi, Verhovenski’ye:
    — Size konyak getirecekler, diye cevap verdi.)

    *Dünya Edebiyatından Tercümeler, Rus Klâsikleri:73, Ecinniler III, Dostoyevski, M.E.B. Yayınları, 11. ve 14. sayfalar arası.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük