"günler; şimdi, bu kelimeyi yüksek sesle söylerken ne kadar ağırlıktan yoksun geliyor kulağıma. bana en zor olanın ne olduğu sorulsa, ölçüden ayrılmak olduğunu söylerim. onsuz edemeyiz. hayat bizim için fazla boş, fazla açıktır, tutacak bir şeyimiz olsun diye bir yığın şey icat etmişizdir: isimler, zamanlar, ölçüler, hikayecikler... öyleyse bırak beni, elimde alıştığımız geleneklerden başka bir şey yok, bırak da bundan sonra da söyleyivereyim günü, saati, her ne kadar çıktığımız yolculuk günle saatin despotluğuna aldırmıyor gibi idiyse de." *