ne denli kutsalsa o denli de istismara açık bir meslek.
dün gece kardeşimle konuşurken anımsadım, ilkokulda okulumuza yeni bir öğretmen gelmişti, bizden bir üst sınıfın dersine giriyordu, biraz sert bir kadındı. ' tembel ' öğrenciler için bir uygulama başlatmıştı, üzerinde tembel yazan bir huniyle tüm gün okulda dolaşmaya zorluyordu ' çocukları '. çocukluğun verdiği acımasızlıkla, o zamanlar gülerek izlemiştik fakat şimdi düşündüğümde ne kadar korkunç ve vicdansızca bir eylem ! bu şekilde rencide edilen ve öz güveni kırılan bir çocuk, okulunu, öğretmenlerini, derslerini nasıl sevebilir ki ? öğrenme psikolojisinin en basit kuralıdır, öğrenmeyi destekleyen ceza değil, olumlu davranışların pekiştirilmesidir. üstelik bir çocuğu öğrenemedikleri yüzünden cezalandırmak yerine, onun neden öğrenemediğini araştırmak ve ona destek olmaktır bir öğretmenin ilk görevi.
tegv' de gönüllü öğretmenlik yaparken ayırdına vardım bu konunun hassasiyetinin. çocuklar bize öğretmenleriyle birlikte geliyordu, o koca koca adamların, sekiz yaşındaki çocuklara olan tavrı sahiden içler acısı.. öyle bağırıyor ve aşağılayıcı davranıyorlar ki, benim bile içim titriyordu, bazen bırak çocuklarımı diye araya girmek istedim. bir kız çocuğunu sıraya sokmak için kolundan tutup çekişi hala aklımdan çıkmıyor. tegv' de çocuklar biraz yaramazlık yaptığında, ' öğretmeniniz gibi mi olmamızı istersiniz ? ' diyerek yatıştırmaya çalışıyorlar. ben bu kozu hiç kullanmadım fakat durumun vehameti bu soruda yatıyor bana kalırsa. bir çocuk, öğretmeni gibi olunmasından korkuyor. eğitim sistemimizin yetiştirdiği öğretmenlerin büyük bir kısmı bu tür canavarlar maalesef. böyle dangalak bir kişiliğe sahipseniz, öğrenmeyi, öğretmeyi ve çocukları sevmiyorsanız lütfen öğretmen olmayın.