oturdum, gelmedi aklıma
varolmadığını unuttum, yeniden
bir ustamın kart sesi kulağımda
vazgeçmek geliyor içimden
allahın belası bir ağacın
hiç gereği olmayan meyvesinin içinde
bir ufak manasız çekirdeğin
öğütülüp değirmende
konuyor fincana
kapkara, apacı bir su
hatrı var
hem de 40 yıl
nefrete ne gerek vardı
hiç sevmiyor olman
hiç sevmemiş gibi olmanı mı lazım kıldı
1 gün bile mi kalmadı hatrım, nazım
vazgeçme ustam
beni yalnız koma
halen varsa avuç açmaya değer bir şeyler
sen vardın zamanında
yeni baştan alamam zamanı
kendi dünyamın bile olamam hükümdarı
amerikan bezi alındı
3 metre
toprak yüzlerce yıldır yaptığını yaptı
örtündü izar, lifafe
toprak hep kuru burada,
ne ilk öldürülenim ne son
kanım yetmedi sulamaya
çacuklar şadırvandan su getirdi
2 bidon
soytarı olsaydım, kellem vurulurdu
mühendis olabilseydim, kendi gemimle
boylardım suyun dibini
romantizmin okları gerçekmiş
bu akan kızıllık benden gelmiyor mu?
mahur bakma
sonun geleceğini bilirdik
yahut senin karşılaşmanmış yazılan
tren istasyonunda
benim uzaktan bir akrabamla
bir elinde seninle aynı
mahur bakışlı, yavrum.
artık aynı bebek bezine uzanmamız
kabil değil.
iyi şarap güzel şişe ilişkisi
ardında yalnız başdönmesi bırandır
iyi şarap
senin gibi
bir ufak titremiyorsa bile ellerin
yazıklar olsun benim gibi adama
utan benim adıma
başkasının yerine utanabilme erdemine
erdiremediysem, yuh ki ne yuh
rezilmiş, boşunaymış yaşamam
bitiyor dediydim kaç sene evvel
uzadı da uzadı
şimdi bırakıyorum kalemi kağıda
bir daha gelebilir miyim bilmiyorum bu dünyaya.