Bu yazıyı telefonun not defterine yazıyorum. Olur da içimden geçenleri yazabilirsem, tamamlayabilirsem, kelimelere dökebilirsem sözlüğe ilgili başlık altında atacağım.
iş bu entry iç dökme amacı da içereceğinden dolayı uzun olabilir. Okumak istemeyenler ve derdini hoplatayım, insan içine çık düzelir diyecek tayfa yavaşça sol frame’de gezinebilir. Kalp kırmayalım olur mu? Hayat kalp kıracak kadar uzun olmayabilir.
Okul-ev arasında gelip giden birisiyim. Evden çıkıp okula gelene kadar telefonla uğraşırım. Bir şey de yaptığım yok aslında. insanlarla göz göze gelmemek, muhatap olmamak için yaparım bunu. Sınıfa geldiğimde ise kimseyle muhatap olmak istemem çünkü birisi bir şey dediğinde, konuşma başlattığında elim ayağıma dolaşacak, kelimeleri cümleleri yuvarlayacağım ve rezil olacağım diye düşünürüm. Hoca derse girdiğinde göz kontağı kurmaya çalıştığında gözlerimi kaçırırım. Sınıfta hoca rastgele kişi seçip soru sorduğunda, ingilizce ya da herhangi bir paragraf okutturduğunda “inşallah beni kaldırmaz” diye söylenirim içimden.
Sınıfta 2-3 tane sürekli muhatap olduğum insan var. Okul çıkışında ne yapalım, nereye gidelim diye konu açtıklarında beni kafelere, saçma sapan mekanlara beni zorla sokacaklarını bildiğim için kaçacak delik arıyorum. “Eve gidip uyuyacağım, halsizim, uykum var, üşeniyorum” gibi bahaneler kullanıyorum ama genellikle işe yaramıyor. Neden mi yaramıyor? Çünkü ben insanlar kırılmasın, üzülmesin diye kendimi arkaplana atıyorum. Israrlarına fazla dayanamayıp zorla da olsa gidiyorum gönülsüz bir şekilde. Elime telefonu alıp put gibi oturuyorum gidilen mekanda. Kalabalıktan, insanlardan rahatsız oluyorum. Terliyorum, bunalıyorum. Bunu çok kez onlara söyledim ama şaka gibi geliyor onlara. Belki bunu da bahane sanıyorlar... anlamayacaklar hiçbir zaman.
Seneler önce ilk üniversitemdeki arkadaşım “bodruma gidelim mi lan, değişiklik olur” tarzında muhabbetlere girdi. Ben de içimden gelmeyerek kabul ettim. Aslında bu benim için çok iyi olurdu ama ben o kadar girişken birisi değildim. Tur ile gidecektik ve ben son taksidini ödemiştim. Türlü bahaneler ile ekildim ve tek gitmek zorunda kaldım. Yol boyunca “ulan ben oralarda ne yapacağım tek başıma” soruları ile kendimi bitirdim. Otele varıldı. Herkes elinde valizler ile check-in bekliyordu. Ben ise kalabalığa dayanamayıp bahçeye açılan kapıdan geçip oradaki bahçe koltuğuna oturmuştum. O aralar ne oldu pek hatırlamıyorum ama benim gibi tek gelen birisinin olduğunu ve aynı odada kalacağımızı öğrendim. iyi de bi çocuğa benziyordu. O da orada birileriyle tanışmıştı. Topluca kaynaştık. Benim için çok zor oldu ama başardım. En azından yalnız değildim. ilk konakladığım otel burasıydı ve hödükler ile geldiğimiz için bana işleyiş hakkında bilgi verilmedi. Ya da verildi ama ben yabaniliğimden dolayı köşe başlarında poğaça kemirirken kaçırmış olabilirim. Evet otelden çıkıp poğaça falan bulup onları yemiştim. Olaya gelelim. Geceleri disko, bar girişlerimiz ücretsizdi. Evet ben de peşlerine takıldım. Tanıştığım kişiler kız bile düşürmüştü. O kızlar da yanımızdaydı. Çocuklara dedim ki ben sizin yanınızdayım ama ayıp olmuyor demi lan? Falan diye sordum kızları belirterek. Olur mu öyle şey vs muhabbetleri olmuştu. Her neyse. Millet uçuyor, müzikler, danslar, ışıklar havalarda uçuşuyor. Masadaki herkesten hadi oyna, dans et uyarıları geliyor ama ben ayıp olmasın diye yerimde sallanıyor, adnan oktar tarzı saçma hareketler yapıyordum. Omuz atıyordu kız bana ayak uydur diye. Ama yabaniydim ben. Yamyamım ben lan.
Geç kalınan derse giremem. O kapıyı çalıp, tüm gözler üzerimdeyken ben hocaya tek kelime laf edemem. Bu yüzden boş sınıflarda bokunu yemiş bülbül gibi oturup dersin bitmesini beklemişliğim var. Aynı durum vize, final gibi sınavlarda da geçerliydi. Geç kaldığımda sınıfın kapısına kadar gelip geri dönüyordum.
Acabalar? Evet ben bunlarla boğuşuyorum. Sevdiğim insanlara zarar mı gelecek, bir şey mi olacak? Birisi mesaj mı atacak? Kiminle konuşuyor bu? Son görülmesi neden 03:33? Ben 01:21 de yazmışım ama onun son görülmesi neden 01:25. Ve neden cevap vermemiş? Birisine yazıp bana yazmadan mı çıkmış? Acaba bana yazmıyor da kiminle ne yapıyor? Acaba beni umursamıyor mu? Acaba kötü bir şey mi yaptım? Acaba kötü bir şey mi olacak? Gibi düşünceler beni mahvediyor. içim içimi yiyor. işlerim rast gitmiyor. ilişkilerim mahvoluyor.
insanların samimiyetsiz, menfaatçi, yapmacık, fırsatçı, ikiyüzlü olmasına dayanamadım ben. Kendimi çektim. O kadar çok çekmişim ki adapte olamıyorum. Eski yaşantımda belki çok alkol içiyordum, belki çok pislik çevrem vardı, belki insanları üzüyordum ama mutluydum. Şimdi benim istediğim huzur, mutluluk, neşe. Ben artık istemiyorum acabalarla boğuşmayı, kötü kötü düşünceler içinde boğulmayı, insan içinde kasılmayı. Huzur istiyorum, neşe istiyorum. Gelsin artık o huzur be.
Not : çok kez tedavi amaçlı doktorlara gittim. Çocukluktan beri psikiyatrist geçmişim var ama bir sonuca varamadım. Ya başlarından savıyorlar, ya ilaçlar işe yaramıyor, ya ilaçlar yan etki yapıyor, ya da “amaaaan ben ilaçlara bağlı mı yaşayacağım, içmiyorum bundan sonra” diyerek biraktım ilaçları. Her defasında iyi hissettiğim zamanlarda da hastalık sonradan hortladı. Son gittiğimde de secita 10 mg verdi. Kullanıp tekrar randevu aldım ama aynı doktora sıra alamadım. Başka doktora gittim ama o da bir şeyden anlamıyordu. Aynı ilaçtan iki kutu yazarak yollamaktan başka bir şey yapmadı. Ben de ilacı bırakma kararı aldım. Tekrardan doktora gider miyim bilmiyorum ama tek bildiğim şey iyi olmadığım. iyileşmek istiyorum ama derdimi anlatamıyorum. 10 sorun varsa 2 tanesini anca anlatabiliyorum. Kağıda yazıp vereceğim az kaldı.
Teşekkür notu : teşekkür eder, nickinizden öperim. Mutlu ettiniz bu yazımı okuyarak. Konu hakkında fikriniz, bilginiz, tavsiyeniz varsa bir mesaj kadar uzağınızdayım. Olur da cevap gelmezse öldü mü ulan bu herif demeyin. Uyuyorumdur ayı gibi. Uyanınca yazarım *