daha doğrusu şeksiz şüphesiz inanılan dinlerdir. dinlere inanan insanlar dinin her hükmünü aklını kullanmadan kesinkes kabul etmek zorundadır. mesela bir müslüman, ömrü boyunca sonsuza kadar kalacağı, içlerinden ırmaklar akan, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış genç kızların bulunduğu bir cennetin hayaliyle yaşar. böyle bir yerin olup olmaması konusunda hiçbir şüphesi yoktur. çünkü dini böyle söylemiştir. ve o dinin emrettiği her şeyi de yapmak zorundadır. ve bu insan hayatını şekillendiren yanılgılar içinde ölüp gider. 70 yıl kesinkes var kabul edilen şeyin aslında var olmadığını öğrenmek çok ironik bir durumdur.
bilakis dine inanmayıp bir tanrının varlığına inanan ise, bu kanıya kendi aklıyla varmıştır. inanmak zorunda olduğu gerçek dışı şeyler ona dayatılmamış ve o masallarla avutulmamıştır. din yoksa, emirleri uygulamadığı sürece acı ve azap göreceği tehditleri de olmadığından özgürdür.
yani insanlığın en büyük yanılgısı tanrı değil, dinlerdir diyebiliriz. tanrıya inanan gelenek manyağı bazı insanlar sapıtıp dinleri oluşturduğundan, tanrıya inananlar sapıtmadığı sürece bu bahsim geçerlidir. yani herkes tanrısını kendi içinde yaşatırsa bir sorun olmaz.