zaman: miladi takvime göre ms 1990 yılları, rumi takvime göre
vici henüz uzun ince bir yolda gideceği gündüz gecelerin ilklerini yaşıyor.
üstelik bir daha kapanmamak üzere açılacak olan çenesi yeni yeni laflar etmeye başlamış.
çocuklarının bu sevimli hallerini arşivleyip yarın öbür gün büyüdüğünde dalga geçmek ve bolca gülmek isteyen 20'li yaşlarının ortalarına yeni gelmiş genç ve hevesli anne-baba kamera arar.
eee, tabi şimdiki gibi yeniyetmelerin bile ellerinde dolaşan, pikselleri her geçen gün artan telefonlar da henüz satılmıyor.hatta cep telefonunun esamesi bile okunmuyor.
ne yapmalı, ne yapmalı? zengin tanıdıklardan kamera isteniyor birkaç saatliğine. (o kadar değerli bir şey )
fesatlık değil mi işte, vermeyecekleri tutuyor.
anne baba ne yapsak ne yapsak diye çırpınırken imdatlarına teyp yetişiyor.
hemen gıcır gıcır bir kaset alınıyor.
vici konuşuyor da konuşuyor.
arka fonda annanenin "bunun çenesi demir valla demir!" isyanları yükseliyor.(yıllar annanenin keskin tanı yeteneğini kanıtlarcasına vici çenesine daha da kuvvet veriyor.)
"hadi, sana bu kadar yeter biraz da kuzenlere ver sırayı" diyorlar.
erkek kuzen, "ben bir küçük askerim" şiirine başlıyor. ( hayatımın 3-7 yaş arasındaki patikalarında tanıyıp da küçük asker şiirini okumayan erkek tanımıyorum. pek bir popülerdi vakt-i zamanında.)
onu müteakip ablası "atam" şiirini okumaya başlıyor.
ama vici bu, izin verir mi!
kapatamıyorlar o demir çeneyi.
ne babanın yalvarışları ne de dedenin çıkışları amacından saptıramıyor onu.
bıkmadan usanmadan saatlerce çocukluk zamanının sloganı haline getirdiği "hey george versene borç" şarkısını söylüyor.
ee,peki yıllar sonra ne oluyor?
o kasetler tozlu raflardaki arşivlerden çıkarılıyor, elden ele tüm akrabaları geziyor ve tüm cümle aleme rezil olunuyor.
neticede vici hem bu tekerlememsi cümlelerden oluşan şarkıya hem de hakan peker'e geri dönülemeyecek gıcık duyguları beslemeye başlıyor.
80'ler kadar 90'ların başına da yetmiş ve tüm çocukların dillerinde tekerleme gibi söylenedurmuştur.