sen, dünyanın en güzel ölen kadını..
bir pazar sabahı yine en sevdiğin adama giderken,
kanadı ellerin saçların bulaştı avuçlarına..
kendinden geçip yığıldın yere..
sen, dünyanın en güzel ölen kadını
saçların güneşe değmişti ve rengi gömülmüştü binbir rengin arasına
yine ellerin kanadı..
ilk defa beyaz giymiştin..
vücudun tek renkti.
sonra kanadın sen..
kırmızıydın.
sen, dünyanın en güzel ölen kadını..
sen yerde yatıyordun
hiç tanımadığın insanlar tependeydi..
aralarından birini seçiyordu ruhun
gitme diyordu.
"buralardan gitme."
sen, dünyanın en güzel ölen kadını
sen ölüyordun..
ruhun parmak ucundaydı..
ayrılıyordunuz.
geri dönebilmek vardı aklında
ama ölümün güzelliği girmişti aklına.
gitmemeyi denedin
ama sen,
"dünyanın en güzel ölen kadını"
gitme.