Derde düştüm dermanımı aradım
Derdimin dermanı yarimiş meğer
Yari arar iken yarden ıradım
Yardan ayrı kalmak zorumuş meğer
Turap olup yare varayım dedim
Ayağına yüzüm sürüyüm dedim
O yarin sırrına ereyim dedim
Arifler keşfeder sırımış meğer
Coşkun sel gibiydim yoruldum gayrı
Çok bulanık aktım duruldum gayrı
Nice güzel gördüm hep ayrı ayrı
Hakikatte gönül ya dost, bir imiş meğer
Gurbet ellerinde garip olanın
Yarin aşkıyınan derde dalanın
Yanılıp da yarden ayrı galanın
Her günü her anı zar imiş meğer
Neşet Ertaş
Bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ın sözleri de kendisine ait bir türküsü… Zorimiş meğer! Neşet Ertaş, bozkır insanının başının belası aşk acılarının, kolektif bilinçaltındaki düşüncelerinin sözcülüğünü de yapmıştır.
Bozkırda hayat zordur. Hayatta kalabilmek için yaşanılır. Kıt kanaat yaşamak, yaşamaksa eğer! Yine de yetirilemez, ekmek ve yarın, gurbetlerde aranılır! Gurbete çıkanın bıraktıkları, gurbetçiyi bekleyemeyecek şartlarda yaşamaktadır çoklukla. Gurbetteki hasretle, özlemle gün sayarken, döndüğünde genellikle kavilleştiği, sözleştiği sevgiliyi başkasına gitmiş olarak görür! Bozkırda evlilikler, ailelerarası ekonomik güçleri birleştirmenin de bir ritüelidir… Gurbetteki garip maddi statükosunun biraz üzerinde birisine gönlünü kaptırdıysa bir ömür hasret kalacak demektir.
O yüzden Bozkırın Tezenesi, aşık olmayı ‘derde düşmek!’, olarak tarif ediyor…
Sonrası zor!
Akıl almaz sır!
Zar!
Ertaş bu türküsünde de sanatıyla, bilinç ile bilinçaltı arasındaki ilişkiyi türküleştirerek seslendiriyor… O’nun sanatının gücü, insan duyguları arasında bir iletişim aracı köprüsü kurabiliyor.
O’nun bu denli sevilmesi, sevenlerinin kendilerini onun türkülerinde bulabilmesindendir… Ertaş, ozan bilgeliğinin ürünlerini topluma ulaştırmanın sihirli aracı olan, bozkıra has bozlakları, türküleri kullanır… O bu türküleri yaşadı. Dertlendi. Acılara garkoldu… Ve türküleri havalandırdı…