gökdelenleri inşa edenler bir nefsaniyet tavrını ortaya koyuyor. ''Öyle bir şey yapayım ki, yaptığım karşısında herkes eziklik duysun'' diyorlar. Yaptıkları şeyin büyüklüğünden kendilerini kurtaracak bir gücün oluşacağını zannediyorlar. Minareyi yüksek yapanların tavrı gökdeleni yapan tavrın tamamen aynısı aslında.
Kur'an kursunu çirkin yapan ve onun çirkin olmasından hiç rahatsızlık duymayan, binası çirkin de olsa hayır işlediğini düşünenle gökdeleni yapanın tavrının hiç farkı yok. Yanılgı, her ikisinin de nefsani davranmalarından kaynaklanıyor. Kur'an kursunu yaptıran da, ''Ben Kur'an kursunu yaptırayım, orada yetişenler bana dua etsinler, ama dünya çirkinleşirse çirkenleşsin'', tavrını takınıyor.''Dünya nasıl güzel olur?'' sorusunu sormadan, bu konuda kendisini eğitmeden bu kararı veren kişi, dünyanın çirkinleşmesini umursamayan kişi oluyor. Çünkü yaptığı şeyin bir veçhesini önemli, öbür veçhesini önemsiz sayıyor. hepsinin birbirinden ayrılmaz bir bütünlük olduğu şeklindeki tevhidi tavrı terk ettiği an, şirk oluşuyor.