derdest

entry23 galeri
    14.
  1. 7. bölümü de oldukça iyiydi gene. lakin dikkatli izleyicileri olduğunu düşünerek daha dikkatli olmaları gerekiyor. malum, bu diziyi diğer yerli dizilerden ayıran daha zekice ve titizlikle hazırlanmış bir dizi olması.

    --spoiler--

    şöyle ki, dizide iki tane mantık hatası var. ilki mehmet'in ailesini öldüren trafik kazasını üstlenen adam. 6. ve 7. bölümde karşımıza çıkan bu arkadaş 2. (ya da 3.) bölümde mehmet'in kalp krizi geçiren babasına (hikmet karagöz) müdahalede bulunan doktorla aynı kişi. o bölümde gerçi çok kısa bir rolü var ama gene de farkediyor insan ister istemez. bu kadar geniş ve güçlü bir oyuncu kadrosu olan bir dizide bu kadar büyük bir basitliğe kaçılması çok yanlış. ne yani, doktor rolünü üstlenecek figüran mı bulunamadı? nasıl olsa bizim izleyicimiz çakmaz diyerek kazayı üstlenen rolüne aynı adamı servis etmeyi ben yakıştıramadım şahsen.

    ikincisi de il emniyet müdürü öldürüldüğünde başkomser yusuf (nam-ı diğer arap) mehmet'e il emniyet müdürünün kız kardeşinin evine gitmesini söylüyor. mehmet de evi her ne hikmetse eliyle koymuş gibi buluyor. daha da vahim olan hata ise bundan sonra. mehmet belgelerin içinde olduğu kasayı buluyor ve -yusuf bunu söylememesine, ve il emniyet müdürü çoktan ölmesine rağmen- kasanın şifresini şak diye girerek içindeki belgelein bulunduğu zarfı alıyor. burda bana göre yapılması gereken kasanın boyutu da ufak olduğundan kasayı olduğu gibi götürmesiydi. nasıl olsa bir şekilde bu kasa açılacaktır çünkü.

    güzel sahneleri de yok değil tabi gene de. mesela mehmet'in kan kardeşi okan'ın (serkan keskin) oğluna mehmet'in isim okuma ritüelindeki konuşması ve göndermeleri çok güzeldi (spoiler olayının da bir sınırı var diyerek tam repliği vermiyorum, izleyin anacım).

    gene bir başka klişe sahne de gaye ve mehmet'in burun buruna gelmesi ve öpüşmeye ramak kalması ritüeli. tam burada odaya iki kez giren bina güvenliğinin üçüncüsünde ise avukat burak'la içeri dalması, mehmet'le gaye'nin attıkları adımına hazırlıklı olmaları diziyi satranç oyunu haline getiriyor. diğer bir deyişle rakip hamleyi yaparken karşı taraf ikinci hamleyi düşünüyor. e bu da izlenir kılıyor tabi bu diziyi.

    son iki bölümden anladığımız ve diğer yerli dizilerde görmeye alışkın olmadığımız bir başka ilginçlik de görüntü yönetmeni ercan özkan'ın aynalarla arasının iyi oluşu. 6. bölümde gaye'nin (Sezin Akbaşoğulları) paralel aynalar arasındaki merdivende otururken ki aynalar arası görüntü netleştirme-flulaştırma (kadraj oyunu deniyor sanırım) sahnesinde bunun ilk izlerini görmüştük. 7. bölümde de mehmet'le gaye'nin emniyetten çıkışı esnasındaki ayna oyunu da oldukça hoştu. haddimize ise, bir aferin gönderiyoruz ercan beye buradan.

    bölümün diğer eksisi ise bu bölümde yalnızca bir flashback'e yer verilmesi. mehmet'in hücredeyken boş durmadığını anlamamız açısından hoş bir detaydı bu ama bana göre bu sürede bir dizi için son derece yetersizdi diyebilirim. elbette lost gibi flashback-flashforward sahnelerinin bokunu çıkartmamalılar, ancak biraz daha ağırlık verseler bu meseleye hoş olur.

    --spoiler--

    bakalım ilerleyen bölümlerde nelerle karşılaşacağız. yönetmenlere de çok iş düşüyor açıkçası. çünkü oyuncu kadrosunun nerdeyse tamamı (hepsini kontrol etmediğim için nerdeyse diyorum, belki de hepsi) tiyatro kökenli oyuncular, yani sahne tozu yutmuş ve içlerindeki cevherlerin açığa çıkartılmasına gereksinim duyan insanlar. bu oyunculardan faydalanın beyler.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük