olayın gerçekleştiği tarihte, 18 yaşımdaydım. annemin doğum gününü kutlamak için sabah programı olarak piknik, akşam programı olarak ise, yemekli bir organizasyon ayarlamıştık. market alışverişi, kasap alışverişi derken, koyulduk yola. ailenin cengaveri olarak tüm amele yükü tarafıma aitti. mangal için odun topluyor, odunları dalları küçük parçalara ayırıyor, etleri tele diziyordum falan işte. kız kardeşim, sofra için anneme yardım ediyordu. babam ise, evin reisi olarak mangal işini üstlenmişti. neyse, odun işi bittikten sonra babamın yanına kurdum sandalyemi cızırdayan etleri izlemek için. babamın etleri itinayla pişirdikten sonra en güzel parçaları zulada bi' tabağa attığını fark ettim. ayıptır söylemesi, pirzolaların en etlilerini ayırmıştı kenara. o dönemlerde boğazıma çok düşkün olduğum için bu durumu çok içerlemiştim. hakeza; babam da boğazına çok düşkün bir insan. "ohh, paşam!" dedim, "etin en güzel parçalarını ayırdın kendine"..
bana şöyle beş numaralı bi' bakış attıktan sonra, kulağıma eğilip, sessizce;