Sevgiden kaynaklı yaşanmaz asla. Şayet öyle olsa, ayrılma durumu olmazdı.
Özlemden kaynaklanabilir mi? Evet, ama özlenen o mu? Sanmıyorum.
insan ruhu açtır. Bir nebze tatmin edildiği, doyurulduğu anlar vardır.
Özlenen şefkattir, teslim olma arzusudur.
“Onca yılın emeği var.”
kaç sefer ayrılmanın eşiğine geldiğinizi, kaç sefer ayrı düştüğünüzü say desem sayamazsın. Uzatmaları oynadınız, bitti. Hakem düdüğü çoktan çalmış. duymazdan gelip koşmaya devam etmek maçın sonucunu değiştirmez, Ancak koşmaya devam ettiğin her dakika seni daha fazla yorar.
“O farklıydı.”
Bu cümleyi daha önce de defalarca başkalarına kurdun. Şimdi ise bunu suratına sarf ettiğin insanların isimlerini saymaya kalksan en ufak hissiyat oluşmaz içinde.
“Kimse onun gibi olamadı.”
Seni en iyi memnun edebilen, seni en iyi tanıyandır.
O seni en iyi tanıyandı. En ufak zevklerinden tut, hangi hareketine hangi tepkiyi vereceğine kadar kestirebiliyordu. Bu durumda nasıl başka birinden aynı hazzı-daha iyi bir haz almayı bekleyebilirsin?
“Her şey onu hatırlatıyor.”
Bir duvar düşün. ilk defa o duvarın önünde el ele tutuştunuz diyelim. Herhangi bir insan için o sadece bir duvardan ibarettir. Ama senin her o duvarın önünden geçişinde için sızlar.
Çözüm basittir. Mümkün olduğunca, mümkün olduğu kadar insanla o duvarın önünde vakit geçirmek. Yüklenilen anlamları imha etmek.
“O artık değişti. Çok mutlu olacağız”
Değiştiği izlenimini hiçbir şüpheye yer vermeden net bir şekilde verebilir ancak bu sadece birkaç ay sürecek bir baskılamadır.
Her insanın beyin fonksiyonu farklıdır ve parmak izi gibidir. Bunu şekillendiren etmenler de insanın geçmişidir. Değişebilmek için anneyi-babayı, doğup büyünülen yeri, edinilen insanları kökten değiştirmek lazımdır ki bu da imkansızdır.
Diyeceğim o ki bu saatten sonra harcayacağınız zamandan, canınızı sıkacak her türlü durumdan siz sorumlusunuz, asla o değil.
En büyük zaafınız kendinize olsun. Siz kendinizi düşünerek hareket edemiyorsanız kimse sizi düşünerek hareket edemez.