sözlük yazarlarının itirafları

entry163082 galeri video563 ses32
    155881.
  1. en son entry'i gireli bir yıldan fazla vakit olmuş. itiraf etmek değil de. sözlüğe başladığım vakitler tanıdığım ile şimdim arasında uçurum var. kimi göçtü gitti hayatımdan kimi de göçüp gitti hayattan. artık beni tanıyan kimseler kalmadığı için kendimi buraya bırakıyorum.

    çanakkaleye gittim geldim. yol boyu dostlarla güzel şarkılar, keyifli yolculuk ama yalnızım, yalnızdım. uzun zamandır öyleyim. yalnızlığımın asıl sebebi yalnız kalamamam. size, derdimi sanki beni daha önce dinlemişler de sözlerni öyle yazmışlar gibi olan, oldu olanlar parçası ile anlatacağım.

    https://www.youtube.com/watch?v=dcEbtq4ezXk linki burada şarkıyı dinleyerek derdimi dinlemek isteyenler için.

    şimdilik kendime verdiğim sözleri tutuyorum sıkı sıkı, peki ya sonra?
    şimdilik başı boşum ama kaybolmuş değilim de, peki ya sonra?
    koydum omzuma yüklerimi ve yağmur arttırdı şiddetini

    yürüdüm, yürüdüm
    çizgili yollara düştüm
    düşlediğim düşten düştüm
    düşürüldüm, kalktım yine yürüdüm
    hayat arabamı sürdüm
    kendimi kaç parçaya böldüğümü gördüm
    o ara düşündüm
    düşündükçe yine üşüdüm
    üzerime umudumu örttüm
    yağmurun üzerine yürüdüm, söndüm bir mum gibi, öldüm
    kendimi uçurumlara sürdüğümü gördüm
    koydum omzuma yüklerimi ve yağmur arttırdı şiddetini

    nasıl anlatsam anlarlar?
    bilemedim kaç yolu var, ama var!
    ben ha gayret çabalasam da anlatmaya, oldu olanlar

    son bir senedir kendi hayatım, okulum, kariyerim vs. ile ilgili birçok söz verip bunları tutup daha sonrasını kestiremediğim ya da kestiremediğim için tutmamaya başladığım bir dönem ve bunun yarattığı sürünceme yüzünden tahakküm edemez hale geldim. 25 yaşımı geride bıraktım, hayatta olması gereken 60 yaşında bir babanın sorumluluğuna son 5 yıldır sahibim. genç olmakla yaşlı olmak arasındaki uçurumun üstünde incecik bir ipte durmak öyle yorucu ki. almancı gibiyim. ne genç, ne yaşlı. gencim ama gençliğin getirdiği o delikanlılığa, o özgürlüğe, o rahatlığa sahip değilim. yaşlı değilim ama yaşın getirdiği bütün sorumluluk, dert, tasa, hayat yorgunluğuna sahibim. bu ilk üç dizeyi açıklıyor.

    ev, iş, okul ve diğer dünya işlerinin arasında hep yoldayım, hep araç kullanıyorum, hep yol yürüyorum. bu otomobil yalnızlığı bana olabilecek en üst seviyede sorgulatıyor her şeyi. geçip giden her şeritte ayrı bir düşünce ayrı bir fikir/fikir ayrımı. çoğu zaman gözlerim şeritlere dalıp gidiyor yolu bilirliğim arabayı götürüyor. zorundayım. şartlarım var benim. benim koymadığım hayat şartlarım var. hiçbirini istemediğim ama sahip olduğum için gocunmadığım/gocunamadığım. ben bu "çizgili yollar"daki dertlerime/düşlerime düşsem de kalkmak zorundayım. realitem esnek değil, katı, kaba ve bıyıkları var. canımdan diyerek klişeleşmek istemiyorum o yüzden gerçek anlamda birçok organımdan daha çok sevdiğim, şu dünyada eşleşebildiğim en iyi insan olduğunu düşündüğüm insana da kendi "şartlarım" içinde vakit ayırabiliyorum. bütün büyük canavarlarla savaştığım bir günün ardından sadece iki çift laf ve sarılarak sessizce yatmak her şeye yetecekken ben "bir şeyler" yapmak zorunda olduğum için gidemiyorum. gidemediğim için her şeyden daha güç hale bu durum geliyor. yetişemiyorum. ne kendime, ne canıma, ne anneme, ne köpeğime, ne okuluma, ne işime. ve bilmiyorum bunca uğraş değecek mi? sorduklarımın kimi evet, kimi hayır diyor. ama ben bunca parçalanmanın içinde, ne için, kimin için, ne sonuçlar için, hangi beklentiyle, neyin karşılığında sorularına cevap bulamıyorum. yazın "işlerinden memnunuz amerikaya gelip bizimle çalışmak istersen mutlaka haber ver." diyen adama "yaza bitiyor okul niyetim gelmek" dedim 50-60 mağaza yürütürken bir yerlerde beni unutan bu adama "ya noldu bizim iş" demek gelmiyor içimden. bu ekonomik durumda iş teklif eden firmaya "fiyat bu, isterseniz" çekiyorum. dünyanın farklı ülkelerindeki burslara başvuru hazırlayıp gönderiyorum ama tamamen önceden lafını ettim, ailem, çevrem üzülmesin, ne oldu diye sormasın diye gönderiyorum. geçen sene alabilmek için bin takla attığım "bak hocam bu türkiyede ilk olcak ya" diye heyecanlandığım tezin bırak yayınlarını okumayı, word dosyasını açmak bile zor geliyor. parayı kabul ederlerse okey diyip işimi yapıyorum, burs gelirse de herhalde okey diyip giderim. sorularıma cevap bulamadığım bu karanlık içinde ne kadar daha gölgelerle savaşırım bilmiyorum. ne istediğimi bilmez, bilemez bir hale geldim. paramparçayım. kendime ait olan ve olmayan kararlarım ile birlikte. bütün bunların içinde ölümü anlamlandıramıyorum. kabullenmemek değil "yapacak bir şey yok" kabullenmesini kabul edemiyorum. insanın ölümü kabulleniş şekli olması gerektiğine inanıyorum ve kendiminkini bulamıyorum. yukarıdaki hiçbir şeyle korele olmuyor. o gözünü yumma gerçekleştiğinde aynı paragrafın geri kalanı gibi geride kalıyor. uğraşmak çok zor. babası intihar etmiş biri için çok mu karamsar?
    bu da nakarata kadar olan kısmı açıklıyor.

    nakarat ise tamamen farklı bir hikaye.
    farklı şekillerde zuhur eden aynı olayın faili ben. düzeltmek isteyen ben. düzelttiğimi düşünürken düzeltmemiş olan ben. aynı olayın başka şekilde yaşanmasına bir daha sebep olan ben. bunları anlatmaya çalışırken elli yol arayan ben. elli yol içinde kaybolup artık yolların realitesinden ayrılan ben. yalancı konumuna düşen ben. bir şekilde anlatıyorum kafamdakini, anlatmaya çalışıyorum, istiyorum. beni gerçekten anlayabileceğini düşündüğüm tek insana anlatıyorum bunları. anlattığım kişi olayın mağduru. ben, beni 3 yıl önce yüzdüğüm boktan çıkaran bir güzelliğin, naifliğin, sevdanın saflığına siyanür karıştırdım. yaşamayı sevdiğim eko sistemi zehirledim. ölüyorum. düzeltmeye çalışıyorum, inan çalışıyorum. ben ha gayret çabalasam da düzelmeye/anlatmaya oldu olanlar.

    buraya kadar geldiysen, boşver. bu dert paylaşılacak bir dert değil, acıdığını bilmediğin bir yerin acısı bu. ama yaşayacağım ve olanlar olacak. makus talih gerçek olamaz.
    9 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük