2001 yılında mesleğe ilk başladığımda tanıştım. ikimiz de ergen ergen takılıyorduk. Aynı yaştaydık. O biraz daha cello-belloydu bana göre. Atarı aksiyonu kavgayı severdi. Demette oturuyordu zaten bekarken. Demet bebesiydi yani. Kanı dikine dikine akardı.
Sonra hayat savurdu ikimizi de farklı rüzgarlara katıp. Farklı hayatlar yaşadık ama özetimiz hep aynı cümlelerde birleşti. Evlendik, çoluk çocuğa karıştık. Ev aldık borca girdik. Araba alıp borca girdik. Borcu kapatmak için borca girdik.
Yıllar sonra yeniden karşılaştık bir şekilde. Yeniden görüşmeye başladık. insan büyüdükçe değişiyor. Ağzı yüzü değişiyor. Hayata bakışı değişiyor. Olgunlaşıyor ama bir tarafın hep çocuk kalıyor. Bir tarafın hep eskiyi yaşamaya devam ediyor. Ömer'i yıllar sonra ilk kez gördüğümde de o çocukluğu yaşayan tarafım aklıma geldi.
Gözlük ustasıydı. Eli de çok iyiydi. Bizute işini ankara'ya ilk o getirdi hatta. işini bilirdi. Bildiği işin de ukalasıydı benim gibi. Her boku bilen boş ukalalardan değildi. Bir boku bilirdi. o bokta da kimseye laf vermezdi haklı olarak. Sonra dükkan açtı. Fason atölye yapmaya başladı. Ben de sıkıntılı işleri ona götürmeye başladım. Daha sık görüşmeye başladık. Daha sık sohbet etmeye başladık. Bir insan nasıl "büyür" gördüm ömer'de.
Sonra birgün diş çektirmeye gitti. Geri gelmedi dükkana. Kapattı sonra. Gırtlak kanseri çıkmış. Yine 2 sene görmedim hiç. içim içimi yedi bir şey oldu mu diye. Geçenlerde geldi. iyiyim dedi. Düzeliyorum yavaş yavaş dedi. 1.90 boyu vardı. 100 kilonun üstündeydi. Kapı gibiydi hakkaten. Hastalıktan sonra iyiyim dediği hali ergenlik zamanımız gibiydi. Zayıflamış. Çok zayıflamış. 1.90 boylu kapı gibi adam küçücük kalmıştı. Bir kanser nasıl insanı eritip bitirir yine ömer'de gördüm.
Az önce telefon geldi. Vefat etmiş. Aynı yaştaydık. Aynı çocukluğu paylaşmıştık. Aynı sektördeydik. Hayatın bize sunduğu aynı mücadeleyi verdik. Allah ona bir dert fazla verdi. Sonra da aldı. Geride 2 küçük çocuk kaldı.
Allah raymet eylesin kardeşim. Mekanın cennet olsun. Sen daha çok gençtin...