tunali hilmi caddesinde yuruyorum hizli hizli. elimde o zamanlar cok sevdigim sevgilimin uzunca parmaklari. yeni yeni flirt ediyoruz. o heyecanli, ben heyecanlı , biz heyecanlı...
o arada eş dosttan konu açılıyor . gökçeden bahsediyorum . hani şu etliğe, sütlüğe karışmayan, insanları kırmamak adına kırılan, elinde avucunda ne varsa seninle paylaşan, gecenin bi yarısı canın sıkıldı mı düşünmeden aratabileceğin, ansızın kapısını çalıp kalabileceğin, akıl danıştığın ve tüm mahremini bilmesine rağmen ağzı sıkı olan dünya iyisi kız var ya ondan işte.
sonra ceviz pastanesi ya da mado bilemedim orada bir dilim börekle sessiz sakin akşamı ve ankara insanlarını izliyor.
dı dıt bana gelen mesaj sesiyle irkiliyorum.
- yoksa şu tunalıda kolunda bi yakışıklıyla gezen fıstık sen misin diyor?
+ nerdesin ? , diye telefona sarılıyorum hemen bestekara kadar yürümüş olmamıza rağmen tabana kuvvet geri dönüyoruz hemen .
gökçe kız, yüzü gözü şişmiş, kıpkırmızı , boğazında gözle görülür bi şişlik var. öksürmekten konuşamıyor.
- iyi misin ?, diyorum
+ masmavi gözleriyle evet diyor öksürmekten konuşamayarak, doktora gittiğini ileri derecede faranjit olduğunu söylüyor ama inanmıyorum ben
- sen yine de başka bi doktora görün iyi değilsin diyorum.
kemikşerini kırarcasına sarılıyor, koklayarak öpüyorum arkadaşımı .
yakıştırıyor bizi birbirimize, bir de tebrik ediyor üstelik . aklı hala neşemiz,keyfimizde.
sağlığına rağmen üstelik !
bi hafta sonra başla bi arkadaşım arıyor beni acı acı anlamsız bir şekilde !
- gökçe kansermiş, lenfoma hem de diyor!
ne kanseri ? ne lenfoması? 1 hafta önce sapasağlam gördüğüm kız kemoterapi tedavisinde mi yani?
hani bu hastalıklar hep filmlerde olur, hep başka insanların başına gelirmiş ya! bu sefer öyle değil, hem ölümcül de üstelik!
güvenparkta söylüyor bu haberi bana ! ben ağlayamıyorum! 1 damla yaş akmıyor gözümden üstelik ! arkadaşım salya sümük onu teselli ederken buluyorum kendimi!
ölmez di mi 25'inde daha ! yok ölemez! hem yaşıtız da üstelik!
yıllar önce babasını da kanserden kaybettiği geliyor aklıma! bi evin bi kızı ! dünya iyisi! bi tanesi !
medicana'ya gidiyoruz sık sık ! yoğun bakımda , görmek yasak!
kutu kutu pasta getiriyorum en sevdiğinden?! sanki yiyecekmiş gibi zavallı yavrum !
ne o pastaları yiyebiliyor ne de biz onu görebiliyoruz.
uygun ilik bulunuyor! ameliyat oluyor ertesi gün kaybediyoruz gökçe kızı! ölüyor yani! bildiğin bırakıp gidiyor bizi! ışte o an öyle bir ağlıyorum ki...
cenazesinin kaldırılacağı balıkesir'e kadar hem de!
takatim yok yemeye içmeye! gökçeyi öyle görmeye!
apartmanının önünde ters çevrilmiş ayakkabıları!
soruyorlar bize:
- hakkınızı helal ediyor musun ?
ediyorum tabi hem de milyon kere!
ah be gökçe! bi kere daha sarılsaydık keşke , koklasaydım senin o gül kokunu, sen yine baksaydın bize masmavi, kopkoyu!
hayatımın ilk cenazesi bu! ne acı ellerinle arkadaşını toprağa vermek!
başıma takacağı al yazmalı duvağı tabutun üstüne örtü etmek !
ağlaya ağlaya ankara'ya geliyorum. sanki gökçe hiç ölmemiş bizi bi süreliğine bırakmış gibi !
ama ne yerin doluyor ne de sevgin!
çok özlüyor seni bu çılgın arkadaşın! keşke burada olsan da yine gülmekten ağlatsam seni, o masmavi boncuk gözleri!
o gözlerle cennetten bakıyorsundur umarım bana! dualarım seninle, bu yürek hep senin yanında!