bir papaz, bir hakim ve bir fizikçi bir şekilde idama mahkum olurlar.
idam giyotin ile gerçekleştirilecektir.
ahali toplanır, infazlar başlar.
giyotin sehpasına ilk papaz getirilir.
papazın başını giyotinin altına koyarlar ve "son sözün nedir" diye sorarlar.
papaz; "Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır. Allah... Allah... Allah..."
infaz başlar, Giyotini indirdiklerinde papazın boynuna birkaç santim kala giyotin durur. Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır;
"papazı serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur..."
Böylece papaz idam edilmekten kurtulur...
Sıra hakime gelir, ona da sorarlar "son sözün nedir" diye.
hakim yanıtlar; "Ben papaz gibi Allah’a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum. Adalet... Adalet... Adalet..."
infaz başlar, Giyotini indirirler. tıpkı papazda olduğu gibi giyortin hakimin başına birkaç santim kala durur.
halk yine bağırır, "hakimi serbest bırakın, adalet sözünü söyledi ve yerini buldu..."
böylece hakim de serbest kalır.
sıra fizikçiye gelir.
fizikçiyi de giyotin sehpasına götürürler ve son sözünü sorarlar.
fizikçi yanıtlar; "ben ne allah'a inanırım, ne de adalete güvenirim. Bildiğim tek şey şudur, Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor..."
bunun üzerine görevliler giyotinin ipine bakarlar, hakikaten bir düğüm vardır, düğümü çözerler ve fizikçinin infazını gerçekleştirirler, giyotin şak diye iner ve fizikçinin kelle gider...
işte papaz ve hakimi kurtaran o düğüm toplumun tabuları ve inanışlarıdır.
fizikçiyi öldüren ise bedel ödeyeceğini bile bile gerçekleri söylemesidir.
bazen toplumdaki düğümleri çözmek için gerçekleri söylemeniz gerekebilir, bu gerçekler sizin sonunuz olsa bile toplumu aydınlatmak insanlık vazifesidir.