kuran'ın ayetlerinin çeşitli durumlara, anlık ihtiyaçlara göre de gelebildiğini biliyoruz (cihat meselesi gibi). bu gelişlerde ayetlerin yazıya dökülmesi an be an muhammed'in yakınındaki kimseler (sahabe) tarafından da olabilmekte, sonradan muhammed'in aktarması şeklinde de. yani bu ayetlerin bir kutsal güç tarafından gönderilip, gönderilmediği bilinemez, kesin olan bizzat muhammed'in ağzından aktarılması. bizzat kendisi yazmasa bile cümleler muhammed'in ağzından döküldüğüne göre kitap ali tarafından yazılmıştır diyemeyiz sanırım, muhammed tarafından yazılmış (veya yazdırılmış) denebilir ancak. neyse, bu işin teferruat kısmıydı.
diğer taraftan kuran-ı kerim'i muhammed kaleme aldı demek, bu kitabın tanrı tarafından gönderildiğini iddia etmekten üç nedenden dolayı çok daha tutarlıdır.
1-kuran'ı gerçekten tanrı yolladı ancak tanrı geleceği hesap edemedi. bu tanrının geleceği göremediği, her şeyi bilen, gören olmadığı anlamına gelir.
2-kuran'ı tanrı yolladı ancak tanrı bir yalancı.
3-tanrı yok.
illa bir yaratıcı güce inanmak isteyenler için kuran'ın muhammed'in kaleme aldığı (ya da aldırdığı, her neyse işte) bir kitap olduğunu kabul etmek çok daha tutarlı olacaktır.
sonuç ne olursa olsun bu kutsal addedilen kitabın sundukları, iddia ettikleri, emrettikleri, günümüz değer yargıları ile çelişki içindedir. burda mesele hangisine göre hareket edileceği, hangisine göre hareket etmek gerektiği meselesidir. akılla tabunun, mantıkla dogmanın amansız savaşına hoşgeldiniz.