bilal yavuz

entry16 galeri
    2.
  1. CENNETiN CEHENNEMi

    yorgunlukta beyaz kurdelalı kalbin
    ensarla muhacirin yoklukta paylaştığı
    eski medine evleri kokuyor şimdi
    kusacak kadar fazla bolluğun ortasında
    hayatın damarlarında tıkanırcasına
    üstü kocaman bir kışla kaplı dağlar gibi
    akıyorsun tünelden bükülmüş sırtınla
    bebeklerin henüz açılmamış gözlerinden
    sebepsiz gülüşlerinden öpüyorsun
    hoyrat yontların yelesine bir öpüş sanki
    çul kilimlerde yer sofraları kalbin
    göğertide gökekinler, harman nefesi
    helal lokmalar gibi kursağa dizilmeyen
    üryan yavruların nasırlı avuçlarında orak
    ütüsüz yüzlerinde pürüzsüz memleket
    pak soluklarında düğürcük çorbaları
    köy gibi nezihtik hep güzeli düşlerken
    güğümleri binbir çilesiyle kaynatan
    hevesi tandır egişe takılı nenelerce
    tütünü kucaklarcasına saran atalar
    kalaysız tasta bayat somunlar kalbin
    tığları tesbih çekercesine nakışlatan
    teyzelerin dillerinde dilsiz nağmeler
    hep saflığı çağırır kıdemli ısrarla
    yağmurunu bekleyen toprak misali
    çünkü anadolum tutunamaz içtensiz
    ve bakma pehlivan durduğuna
    naylonlar küresinde duramaz ruhsuz
    salıncak gözlerinde acılar sallanır
    çocuklara bakarken iki misket sanki
    usanmadan yüreğine yuvarlanan
    hafızan kaybetmek istiyor kendini
    sen hep o tel örgülerle çevrili
    çocuklukların düşlerini yıldızlayan
    dışardan cennet, içerden cehennem
    pek nazlı pek havalı çokça yangın
    ulaşılmaz lojman parkıydın.
    0 ...