Eninde sonunda kaybediyoruz. Her şeyi. Sonsuza dek.
Belki bugün belki yarın ama elbet bir gün.
Sevdiğimiz, bağlandığımız, bizi hayata sıkı sıkıya bağlayan, aldığımız her nefesi anlamlı kılan her şey eninde sonunda bizi terk ediyor.
Sonra en başa dönüyoruz.
Öyleyse neden kazanıyoruz?
1 gün 1 ay 1 hafta 1 yıl veya 10 yıl mutlu hissedebilmek için neden ömür boyu bunun anısını her gün defalarca hatırlayarak acı çekmeye mahkum kalıyoruz?
Hiçbir şey unutulmuyor.
Her hissin, dokunuşun, bakışın, gülüşün hatırası bizimle yaşamaya devam ediyor, yıllarca.
Tüm bunların yarası bedenimizi kuşatıyor. Yaralarla doluyoruz. Yaralar kabuk bağlıyor ama izi hiç geçmiyor.