işte, şimdi, şu anda
yaşamın aynasında –ah şu küçük yaz uzaklıkları–
bir terzinin yeni bitirdiği bir giysiyi
seyretmesi gibi uzun uzun
bakıyorsundur –bakışlarına sığan ne varsa–
öyleyse
iliştirir misin göğsüne
bir çiçek uzatsam –uzatmak denirse buna–
gülersin alırken –sahiden güler misin–
biliyor musun seni ben
görmedim hiç gülerken
gülsen de pembesi bol bir resim yapıyorsun gibi gelir bana
gittikçe koyulaşan –kendini dışa vuran irice bir vişne?
neden olmasın–
ya ağlarken gördüm mü, hayır, görmedim
gördüğüm yalnız
nasıl yansırsa buğulu bir cama bir elma
öylece bir şey
şunu da söyleyeyim, sen benim
bilmemin başlangıcısın olsa olsa.