7 yaşımdan bu yana heavy metal ve rock müzikle dip dibe yaşamış fakat Queen'in nedense öyle çok hayranı olamamış biri olarak, hem grubu biraz daha tanıyabilmek, hem de eski hatıraları canlandırmak için dün itibariyle izlediğim şaheser mahiyetinde bir film.
Freddie Mercury'yi oynayan Rami Malek rolüne kendini fevkalade vakfederek çalışmış, benimsemiş ve başarılı bir şekilde üstesinden gelmiştir.
Hakikate bağlılık nazarında da film, fena sayılmayacak doğrulukta vakaları anlatabilmiş, Queen'i ve Freddie Mercury'yi hiç bilmeyen birine, filmi izledikten sonra ana hatlarıyla öğretebilecek kısa bir biyografi olarak tezahür etmiştir.
Eşcinselliğin bir propaganda unsuru olarak gözümüze gözümüze sokulduğu şu dönemde, filmde Freddie'nin eşcinsel temayüllerinden bahsedilirken korktuğum başıma getirilmemiş ve Freddie'nin gay sahneleri, büyük efsanenin hususiyeti ve şahsiyeti rencide edilmeden sathen işlenerek en iyisi yapılmıştır.
Beni ve diğer tüm izleyenleri en çok tesir altında bırakan tarafı ise, queen'in 1985'te iştirak ettiği ve aynı zamanda freddie'nin gruba dönüşünün remzi mahiyetindeki live aid konseridir. Sahnenin, dekorasyonun tıpatıp benzerliği ve rami malek'in freddie'nin hareketlerini birebir canlandırması filmi efsane kılmak için yeter de artar diyebiliriz.
Bir ömrü 2-3 saate sığdırmaya çalışma gayretinde bazı şeylerin noksan kalması kaçınılmazdır. Şüphesiz bu filmin de, 45 yıllık bir vokalist ve 20 küsur yıllık bir grubu işlerken eksik tarafları, anlatması gerekip de anlatamadığı birçok şey mevcuttur. Filmin hikayesini derleyen ve kağıt üzerindeki teferruatları görsele aksettirmeye çalışan ekibin nazarından bakıldığında ben bohemian rhapsody'yi gayet olmuş bir film olarak tasvir edebiliyorum.