Mağara benzetmesi; insanın dünyadaki halini anlatır. Ve insanların sürekli yanılgılara düşürüldüğü kötü toplumları eleştirir.
Mağaranın içinde zincire vurulmuş bir halde çocukluklarından bu yana yaşayan insanlar, platon’a göre, aydınlanamamış, yanılsamaların içinde kalmış, tüm gerçekliği duvara yansıyan gölgeler ve bu gölgelerin sesleri olarak tanıyan insanlardır. Eğer biri zincirlerinden kurtulup mağaranın dışına çıkabilirse, zahmetli bir yola çıkmış olucak, asıl gerçekler karşısında belki de korkup mağaraya geri dönecektir. Gözleri güneşe bir süre alışamayacak, yıllardır görmüş olduğu gölgelerin gerçekliği yüzünden doğayı kanıksayacak, olan biteni anlamlandırabilmek için yoğun bir çabaya girmek zorunda kalacaktır.
Felsefenin insanı aydınlatma veya özgürleştirme gücü tasvir edilmiştir burada . Mağarada zincirli bir halde bulunan insanlar, platon’a göre, iktidar sahiplerinin kendi bilinçlerinden yoksun bıraktığı pasif insanlardır. Manipüle edilmeye, başkaları tarafından kontrol edilmeye alışmışlardır. Kendi başkalarına düşünemezler. Zincirlerinden bir şekilde kurtulup bir daha geri dönmeyen insan ise filozofça düşünebilen, görünüşle gerçeği ayırt edebilmeyi öğrenen ve kendini tanıma yoluna adım atan insandır. O saatten sonra artık kendi fikirleri doğrultusunda hareket eder.
insanın bu zincirlerden kurtulmasını sağlayan anahtar ise şüphesiz ki eğitimdir.
Bu kolay bir süreç değildir. Karanlığa alışmış insan gözleri aydınlığa çıktığı an yanmaya başlar, önemli olan bu zorlu sürece alışmaya çalışmaktır. Öyle ki, kendini azledip görünüşlerin yanılgısından kurtaran kişinin yapması gereken şey, mağaraya dönüp diğer insanlara yardım etmektir. Bu görev zincirlerinden kurtulmuş filozofa aittir.