sarkozy'nin konumunu ve itibarını düşünmesine gerek yoktur; çünkü kendilerinin elde ettikleri bir konumu varsa da (onun nasıl elde edildiği şaibeli.sadece yurdumuzda değil, dünyanın birçok yerinde siyasetin üzerinde hala kara eller var.)itibarının olmadığı son derece açıktır. berlusconi'den bile daha abazan olan ve bugüne kadar kırdığı cevizlerin hesabı kitabı tutulamayan biridir.peki, kişilerin özel hayatları meslek yaşamlarını etkilemeli midir? bana göre siyasetçiyse ahlaklı olduğunu kanıtlaması şarttır.neticede mecliste bunun için (bu yemin maddeleri içinde halkın tasvip etmeyeceği hareketlerde bulunmamak,genel ahlak kurallarına uymak da vardır)yemin edilmektedir. türkiye'de istifa kültürünün henüz gelişmediğinden yakınsak da bizden 100 yıl ilerideki bir demokrasi anlayışında olduğuna inandığımız fransa'da da bu tam anlamıyla yerleşmemiştir. nitekim fransız halkı yaptığı seçimden pişman olduğunu değişik biçimlerde göstermiş olsa da sarkozy sıcak koltuğunu bırakmayı istememiştir. siyaset bilgisinin ve karizmasının olmaması, carla bruni ile açıklarını kapatma isteğini dürtüklemiştir. herkes eşinin vücudunu, güzelliğini konuşmaktan sarkozy'nin yaptıklarını ve yapamadıklarını konuşma zamanı bulamamaktadır.tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş işte.aşkı adına yaptığı fedakarlıkları milliyetçi bir fransız olarak devleti adına yapsaydı keşke.
not:carla bruni'yi de hiç beğenmiyorum.kıskançlık değil bu kesinlikle.sadece avrupalı parlamenterlerin yaptığı gibi içine düşülecek kadar özel bir kadın değil,diyorum.