Hâlâ nefes alıp veren felsefi beyinler modernizmin sınırları içinde yaşayıp yaşamadığını tartışıyor. Modernizm ülkesinde özerklik arayan bir toprak parçası mıdır postmodernizm, yoksa başlı başına bir ülke midir bilemiyoruz. Bazı insanlar onun üretimle alakalı olduğunu ve insanlara sunulan yeni seçeneklerden ibaret olduğunu söylüyor. Bazılarına göre de algı değişmesi ve farklı bir bakış açısından ibaret, yani görmekle alakalı bir şey. Kimisine göre bildiğimiz şeylerin yeniden düzenlenmesi, bilgi anlayışımız ve bilgiden anladığımızın değişimi; kimine göre de gerçekliğin can çekişmesi postmodernizm.
Aslında postmodernizm demeden önce onun ne olduğunu anlamak ve bilmek gerekiyor. Bazı insanlar postmodernizmin tanımsızlık olduğunu söyleyip insanların kendi ürettikleri tanımlardan ve kılıflardan sıyrılmaları gerektiğini istiyor ve sınırsızlığın, belirsizliğin içinde bir anlam bulabileceklerine inanıyor. Herhangi bir sınıra bağlı kalmamak ve herhangi bir anlam taşımak zorunda olmamak şeklinde tanımlıyorlar postmodernizmi. Dolayısıyla postmodernizmin ne amaç uğruna olduğunu anlayamıyoruz. Elimizde postmodernizme dair yeterince somut örnekler yok. Olan örnekler ise sanki anlaşılmamak üzerine yapılmış gibi. Örneğin; "postmodern" sıfatı taşıyan resim tablolarına baktığımızda hem bir çok şey anlıyor hem de hiçbir şey anlamıyoruz. Dünya üzerinde yaşayan yaklaşık 8 milyon insan için kurallardan, sınırlardan, kesin ve net sonuçlardan, doğru ve yanlış tanımlamalarından sıyrılmak gerekliliğini anlatan postmodernizm, bu işin sonunun nereye varacağını kendisi de tahmin edemiyor. Modernizmin dünya savaşlarına yol açan sonuçlarını sert bir şekilde eleştiren ve zaten bu sonuçlar sayesinde hayat bulduğu söylenen bu akım ya da düşünce, insanları rahatlatacak ve kendisine inandıracak bir plan yapmaktan ziyade, plansızlığın anlamlı olacağına işaret ediyor. insanların her şeye bir anlam arama çalışmalarına bir son vermesini istiyor. Yapılması gereken tek şey, herkesin kendi doğrusunu kendisinin tanımlamasıymış gibi gösteriliyor. Bu durum da insanların akıllarına kaos ve kargaşadan başka bir şey getirmiyor.
Her şeyin doğrusunu bulabileceğini söyleyen modernizm içinde kendisini kaybeden insanların doğruyu aramaktan vazgeçmesi midir postmodernizm, yoksa sunulan doğruların kime ve neye göre olduğunun sorgulanması ve doğruların değişmesi veya yeniden adlandırılması mıdır, bilemiyoruz. Kafamızın içinde düşünce ve kavram karmaşasından başka bir şey yok. Bu durum sokaklara, şehirlere ve hatta tüm dünyaya yansımış bir şekilde. Bunu görmek için yapmamız gereken şey perdeleri aralayıp pencereden dışarı bakmak kadar kolay. Tanımsızlık denizinde boğulmuş gibiyiz.